Makale

Zulme Karşı Tek Yumruk Olan Topluluk

Paylaş:

İslam coğrafyası bir asırdır Müslümanlara, işkencenin, aşağılanmanın, sürgün ve zindanların sergilendiği bir zulüm coğrafyasına dönüştü. Her türlü zulme ve haksızlığa maruz kalan mazlum halklar, bazen savaşlarla yurtlarından edildi bazen kadınların namusları kirletildi bazen de suçsuz yere kadın erkek, yaşlı çocuk demeden zindanlara atılmak suretiyle nice zulümlere uğratıldı. Uzakta değil, kendi ülkemizde bile binlerce insana hem 28 Şubat sürecinde hem de 15 Temmuz gecesinden sonra zulmedildi. Bu zulümler hâlâ devam ediyor.

Önceleri başörtülü diye binlerce bacımızın okula gitmeleri ve meslek sahibi olmaları engellendi. Kur’an eğitimi almak isteyen çocuklar ve aileler engellendi. Kur’an öğreten binlerce insan hapse atıldı. Bunca zulmün olduğu şu ülkede Müslüman dediğimiz halkımız, 28 Şubat sürecinde ortak hareket edip az da olsa zulme karşı olduklarını meydanlarda gösterseler de son 20 yıldır, her kesime zulmeden bir iktidara maalesef bizim mahalleden diye hep sessiz kalmayı tercih ettiler. Yapılan zulümlere sessiz kalmak, adaleti savunmamak, sadece yaşadığı hayatı, kendi cebini, ticaretini düşünerek menfaatperest bir mahluk haline gelmek, Allah’ın Müslümanlara verdiği izzeti bizden uzaklaştırdı ve bizleri zillete mahkûm etti.

Allah katında ne dünyanın ne de içindeki malın mülkün bir değeri yoktur. Fakat Allah insana, kendi ilminden verdiği için kıymet vermektedir. İnsanı kıymetli yapan şey, Allah’ın kitabına uygun bir hayat yaşaması ve Allah’tan başkasına itaat etmemesiydi. Ne var ki insan maddeye sahip olacakken, madde insana sahip oldu. Eşya insana galip geldi. Allah katında değeri kalmayan insan, maddeye daha çok yöneldi. O yöneldikçe eşyanın değeri arttı, insan eşyaya değer verdikçe Allah katında değersizleşti. İşte kulluk görevlerinden ve zalimlere karşı onurlu duruştan mahrum kalan insan, her türlü haksızlığa hem kendisi uğradı hem de uğrayanlara sessiz kaldı. Hâlbuki tüm İslam toplumu, Hz. Hüseyin misali zalimin karşısında, sonunda ölüm de olsa dik durabilse, dört mezhep imamları ve de yakın tarihteki izzetli alimler gibi ümmetin onurunu koruyacak cesareti gösterseler, Allah onların önüne dünyayı altın tepside sunacaktır. Allah katında kıymetli işlerden olan mücadele ve zalime karşı hakkı haykırma eyleminde bulunmak Allah’ın rahmetini celbedecektir.

Ayrıca kardeşin zulme uğrarken onu yalnız bırakmazsan ahirette de ecrin pek büyük olacaktır. Bir hadiste Allah Rasulü’nden rivayette bulunan Ebu Derda Radıyallahu Anh şöyle anlatıyor: “Allah Rasulü şöyle buyurdu: ‘Kardeşinin ırzını (namus, şeref ve haysiyetini) savunan her bir Müslümanın kıyamet gününde cehennem ateşini ondan geri çevirmesi, Allah'ın üzerinde bir haktır.’ Daha sonra da yüce Allah'ın: ‘Mü'minlere yardım etmek ise zaten üzerimize bir haktır’1 buyruğunu okumuştur.”

Kardeşinin onurunu, hakkını, haysiyet ve şerefini savunmak ve onların masum olduğunu tüm dünyaya ilan etmek için meydanlara inen ve onlar için yürüyüşler yapan ve açıklamalarda bulunan Furkan Hareketi müntesipleri Rabbimizin bu müjdesine layık olacaklardır inşallah. Ayrıca toplum olarak şunu iyi bilmeliyiz ki: Zulme karşı olmak ve mazlumlara kol kanat germek peygamberi bir eylemdir. Tüm peygamberler kavimlerinin en zalim ve güçlüleriyle mücadele etmiş ve ezilen mazlumlara sahip çıkmışlardır. Ayette Rabbimiz peygamberlerin nasıl bir duruşa sahip olduklarını şöyle anlatmıştır: “Onlara şöyle de: ‘Ey kavmim, elinizden gelen ne varsa yapın, şüphesiz ben de vazifemi yapmaya devam edeceğim. Şu dünya yurdu kime kalacak ve bu hayat sona erince kim sevinip mutlu olacak elbette bileceksiniz. Gerçek şu ki zalimler kurtuluşa eremezler.”2 Tavır çok açık ve nettir. Ey zalimler, Kâfirler! Elinizden ne geliyorsa yapın, biz de mü’minler olarak Rabbimiz’in emrettiği şekilde davranıp yolumuza devam edeceğiz. Sonunda ise göreceğiz şu dünya kime kalacak ve bu hayatın sonunda kim sevinecek ve kim mutlu olacak?

Bugün maalesef iman ehli olduğunu iddia eden nice hoca ve alimler dahi, yapılan onca zulme sessiz kalmakta ve kimisi medreseler kapatılır kimisi yardımlar kesilir korkusuyla doğruları söylemekten ve mazlumların yanında olmaktan çekinmektedir. Hatta mazlumların yanında olan kişileri de desteklemekten korkmakta ve uzaktan sevmeye devam etmektedirler. Hâlbuki Üstad Said Nursi’nin de dediği gibi: “Hakiki imanı elde eden adam dünyaya meydan okur.” İman, insana mesuliyet duygusu ve cesaretle birlikte aksiyon kazandırır. Ülke Müslümanları olarak birçok defa çeşitli imtihanlardan geçtik ve birçok imtihanı kaybettik. Şu an memlekette tek gündem ekonomi. Aslında en büyük sorun, memleketimizde Allah'ın hükmetmeyişi ve zulmün her yanı sarmış olmasıdır. Bilinmelidir ki Allah'ın otorite olmadığı ve adaletsizliğin hâkim olduğu bir yerde ekonomi asla düzelmez.

Ümmet olarak yapacağımız ilk iş, Rabbimize samimi bir tevbe ile yöneldikten sonra, zulme karşı ortak bir ses, tek bir yumruk olup mücadele vermektir. Mazlumlar sahipsiz olmadıklarını gördüklerinde Allah’ın yardımı gelecektir. Mazlumların ahları arşı titretirken bu ülkede ne ekonomi düzelir ne de huzur gelir topraklara. Bir bebek ağladığında arş titrer, bir annenin gözyaşıyla yeryüzü sallanır, aç ve yoksulların halinden melekler ağlar. Bunca zulme ve haksızlığa rağmen sen normal hayatına devam edersen Allah sana gazaplanır. İslam topluluğu olarak yapacağımız en temel şey: Her meselede bir araya gelemiyorsak dahi, zulme karşı ve şirkin her çeşidine karşı bir araya gelmek ve nasıl mücadele edilmesi gerekiyorsa öyle mücadele etmektir.

Bizim davamız ekonomi davası değil, ekonomik sıkıntıların da sebebi olan haksız kazanç ve zulmü ortadan kaldırmaktır. Adaleti yerle yeksan edenlere karşı bir yumruk olup zalimlerin çarkını dağıtmaktır. Bizler mazlumların umudu olursak, Allah bize az olmamıza rağmen çok nimet ve başarılar nasip eder. Zalimlerin tehdit ve zulümlerine rağmen şu ümmete cesareti öğretmek, dik duruşu ve izzetli mücadeleyi göstermek bizleri ölene dek, hatta kıyamete kadar şeref sahibi kılar.

  1. Rum, 47
  2. En’am, 135