“Hani o inkâr edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir tuzak (bir karşılık) kuruyordu. Allah, tuzak kurucuların en hayırlısıdır.”1
Bu ayeti kerime müşriklerin insanları Allah yolundan alıkoymak için nasıl mallarını harcadıklarını Allah’ın peygamberine karşı savaşmak üzere ne şekilde toplandıklarını anlatmaktadır. Bu ayetin ardından onları dünya hayatında hüsrana uğramak ve yürek acısı çekmekle, ahirette ise, cehenneme sevk edilmekle tehdit etmektedir. Kurdukları tuzakların, toplanmaların ve planların ardından hem burada hem de orada zarar edeceklerini vurgulamaktadır.
Sure Medenidir ancak şartların değişmesinden, konumun farklılaşmasından önce Mekke’de yaşanılan durumun Müslümanlara hatırlatılmasıdır bu. Aynı zamanda gelecek için güven ve bağlılık anlamına gelmektedir. Ayrıca bu ayet, Allah’ın kaderinin yönlendirmesine, hükmettiği ve emrettiği şeylerdeki hikmetine dikkat çekmektedir. İlk defa Kur’an’la muhatap olan Müslümanlar her iki durumu da biliyorlardı. Bu, bizzat yaşayan, gören ve tadan birinin bilmesiydi. İçinde yaşadıkları an ve fiilen tattıkları huzur ve güven karşısında bu yakın geçmişi hatırlamak, o sıralarda yaşadıkları korku ve sıkıntıyı hatırlamak onlara yetiyordu. Müşriklerin Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e ilişkin tasarı ve komplolarına rağmen Peygamber’in onlardan kurtulmakla kalmayıp, büyük bir zafer kazanmasını göz önünde canlandırmaları yetiyordu. Müşrikler Peygamberimizi bağlamayı, ömür boyu hapsetmeyi ya da öldürüp ondan kurtulmayı yahut sürüp Mekke’den sınır dışı etmeyi planlamışlardı. Bütün bu alternatifleri görüşmüş, sonunda onu öldürmeyi kararlaştırmışlardı. Bu suçu da bütün kabilelerden birer gencin oluşturduğu ortak bir infaz grubunun işlemesini tasarlamışlardı. Böylece Peygamberimizin kanı bütün kabilelere dağılmış olacaktı. Haşimoğulları da tüm Araplarla savaşmayacaklardı. Dolayısıyla diyete razı olacaklardı ve bu işte böylece kapanacaktı.
İmam Ahmed diyor ki: İbn-i Abbas, ‘Hani kâfirler Seni tutuklamak, öldürmek ya da Mekke’den sürmek amacı ile aleyhinde tuzak kurmuşlardı' ayetine ilişkin olarak şunları anlatmış: Bir gece Kureyş Mekke’de toplanarak istişarede bulundu. Bazısı: ‘Sabah olunca onu -Peygamberimizi kastediyorlar- yakalayıp bağlayın' dedi. Kimisi: ‘Onu öldürün' kimisi de: ‘Sınır dışı edin’ dedi. Yüce Allah, peygamberine bunları haber verdi. Bunun üzerine Hz. Ali Peygamberimizin yatağında geceledi. Peygamberimiz de çıkıp mağaraya sığındı. Müşrikler Peygamberimiz sanarak Hz. Ali’yi gözetlemekle geceyi geçirdiler. Sabah olunca üzerine çullandılar. Peygamberimizin yatağında yatanın Hz. Ali olduğunu gördüler. Böylece yüce Allah tuzaklarını başlarına geçirmişti. ‘Nerde bu arkadaşın?’ diye sordular. Hz. Ali: ‘Bilmiyorum' dedi. Bu sefer Peygamberimizin izini takip etmeye başladılar. Dağa ulaştıklarında izi kaybettiler. Dağa tırmanıp Peygamberimizin içinde bulunduğu mağaraya kadar yaklaştılar. Gördüler ki, mağaranın kapısında örümcek ağı var. ‘Buraya girmiş olsaydı kapısında örümcek ağı bulunmazdı' dediler. Peygamberimiz bu şekilde üç gece mağarada bekledi.”
“Onlar tuzak kurarken, Allah da tuzak kuruyordu. Hiç kuşkusuz Allah en etkili tuzak kurucudur.”
“Onlar tuzak kurarken, Allah da tuzak kuruyordu” ayetinin çizdiği tablo, son derece derin etkisi bulunan bir tablodur. Kureyş’in toplantısını hayalde canlandırıyor. Bu tabloda müşrikler bir araya gelmiş, görüş alışverişinde bulunuyorlar. Bir şeyler tasarlıyor, tuzaklar kuruyorlar. Allah da onların ötesinde, her şeyi kuşatmış, onların aleyhinde tuzak kuruyor. Onların tuzaklarını başlarına geçiriyor, ama bunun farkında değiller. Bu komik aynı zamanda ürkütücü bir tablodur… Şu zayıf, basit insanlar nerede, her şeyi çepeçevre kontrolünde tutan güç, her şeyden üstün olan, kullarının üzerinde karşı konulmaz otoriteye sahip olan, işinin üzerinde etkin bulunan ve her şeyi kuşatan Allah’ın gücü nerede?
Kafirlerin aktif bir Müslüman’a yapabileceği ilk şeyler bunlardır. Onlara göre İslami hareketi, İslami hareketi devam ettiren davetçiyi durdurmak, hapsetmek, susturmak ve etkisiz hale getirmek, davetçinin insanlara ulaşmasını önlemek; insanların ilgilisini, insanlarla iletişimini kesmenin en kolay ve en risksiz yolu budur. Allah Rasulü’nü halkın gözünden gizlemeye çalıştılar, insanların kulaklarından, gözlerinden uzak bir yere sürmeyi bu da olmazsa kendisini ortadan kaldırmayı planlıyorlardı. Şahsını ortadan kaldırırsak mesajı da yok olur gider diye hesap ediyorlardı. Onların hesapları varsa elbette Makirin olan Allah’ın da bir hesabı vardı. Allah onlara öyle bir tuzak kuracak ki bu tuzak onlar için bile hayır olacaktır. Rabbimizin tuzakları mü’minler için de müşrikler için de hayırlıdır. Çünkü Allah’ın kurduğu tuzak sinsice, alçakça bir tuzak değil; zulüm unsurlarını, küfür ve şirk unsurlarını kaldırmaya yönelik hikmete dayalı bir tuzaktır. Müşrikler peygamberi öldürmeye yönelik bu eylemlerinden ötürü, aslında ölümü hak etmelerine rağmen Rabbimiz onları öldürmeyecek ama peygamberini de onların elinden kurtarıp Medine’ye ulaştıracaktı. Müşriklerden çok azı hariç tüm Mekkeli müşrikler Mekke’nin fethiyle birlikte sonunda hakkı kabul edecekler ve kurtuluşa ereceklerdi. Zulmün ortadan kaldırılışı da peygamberin ve peygamber yolunun yolcularının zulümden kurtarılmaları da hayırdır. Bugün de zalimler Müslümanlara karşı aynı taktikleri işletecekler. Öldüremediklerini sürgün edecekler, hicrete mecbur bırakacaklar fakat zaten muhacirlik mü’minin kaderinde vardır.
Ölüm, Allah Rasulü’nü korkutmadığı gibi bizi de asla korkutmayacak. Dün böyle olduğu gibi bugün de yarın da bu böyle olacaktır. Şu anda da Allah’ın elçisinin yolunu takip eden Müslümanlara tuzaklar kurmaya çalışıyorlar. Hayatı; ekonomiyi, eğitimi, hukuku, kılık kıyafeti, vitrinleri, sokakları Allah’a kulluğun aksine düzenleyerek tuzaklar kurmaya çalışıyorlar. Kendilerine göre din kitapları oluşturarak “işte din budur” diye insanlara sunarak, Allah’ın dinini bozmak suretiyle tuzaklar kurmaya çalışıyorlar. Günümüz zalimleri de tıpkı dünün zalimleri gibi Allah’tan gafildirler. Kime tuzak kurduklarının, kiminle savaşa tutuştuklarının farkında değiller, hâlbuki tüm tuzaklar Allah’a aittir, tüm plan ve düzenleri bozmak Allah’a aittir. Allah, onların tuzaklarının tümünü bilir ama onlar Allah’ın tuzaklarını bilemezler. Allah, onların kurdukları tuzakların nereye kadar gideceğini bilmektedir ama onlar Allah’ın kendilerine karşı neler hazırladığını asla bilmemektedirler.
Kur’an’ın ifade tarzı, tabloyu, Kur’an’ın eşsiz tasvir yöntemi ile çiziyor. Bununla kalpleri titretiyor, bilincin derinliklerini harekete geçiriyor. *
- Enfal, 30
* Üstad Şehit Seyyid Kutub’un “Fî Zılâl'il Kur'an” adlı tefsirinden ve Merhum Ali Küçük hocanın “Besairul Kur’an” adlı tefsirinden yararlanılarak hazırlanmıştır.