İsrail’in 83 ton bomba atarak şehit ettiği Hasan Nasrallah’ın şehadetinin haberi alındıktan sonra bir grup insanın hem Şii olması sebebiyle hem de Suriye’de Esad’a yardım ettiğini öne sürerek Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah'ın şehadetine sevinmiş ve kendisine “Şehit” diyenlere karşı düşmanca bir tavır takınmışlardır. Alparslan Kuytul Hocaefendi konuyla ilgili şu açıklamalarda bulunmuştur:
“Bazı kimselerin mezhep anlayışı dinin önüne geçmiş, mezhep dinden daha önemli hale gelmiştir. Şii-Sünni ayrımı, adeta kafir-Müslüman ayrımına dönüşmüştür. Mezhepçi bir yaklaşımla yaklaşanlar Şii olmalarından ötürü öldürülmelerinden memnun olacak kadar gayr-i İslami düşüncelere kapılmaktadırlar. Bunun sebebi bazıları için mezhepçilik olsa da bir kısmının da siyaseti bilmemesi ve bazı olayları anlayamamasından kaynaklanmaktadır.
Bilindiği üzere Suriye’de olaylar olmuş ve muhalifler ortaya çıkmıştır. Muhaliflere karşı Beşşar Esad da Hizbullah’tan yardım almış ve Hizbullah oradaki muhaliflere karşı savaşmıştır. Her iki tarafın da ölenlerinin olduğu bu meselede işin tüm günahını Hizbullah’a yıkıp ‘muhaliflere kurşun sıkıp Müslümanları öldüren Hizbullah’ı nasıl savunursunuz?’ demekte, bundan dolayı Hasan Nasrallah’a şehit denilmesine tepki göstermektedirler. Tepki gösterenler onu öldürenin kim olduğuna, niye öldürüldüğüne ve dinin mezhepten önce geldiğine dikkat etmemektedirler.
Suriye’deki olay Türkiye, Suriye ve Filistin’in aleyhine olan bir Amerika projesidir. Amerika Filistin’i yalnız bırakmak için Filistin’i destekleyen Saddam’ı, Kaddafi’yi, Beşşar Esad’ı devirmeye çalışmıştır ve bütün operasyonlar İsrail’in güvenliği için yapılmıştır. Amerika İsrail’in güvenliğini sağlayabilmek için Irak’ı yerle bir etti. Çünkü Saddam Hüseyin İsrail’in düşmanıydı. Sonra Libya’yı işgal etti çünkü Kaddafi İsrail’in düşmanıydı. Bu iki devletten sonra sıra üçüncü devlete geldi o da Suriye idi. Suriye de İsrail’e düşmandır. Esad ailesi İsrail’e karşı olmuşlar, daha evvel de İsrail’le savaş yapmışlardır. Bugün ne Saddam ne de Kaddafi vardır, Beşşar Esad da eski gücüne sahip değildir. İsrail’in bugünkü cüretkarlığının perde arkasında bu yatmaktadır. Bu durum İsrail’i azgınlaştırmaktadır.
Hasan Nasrallah gençliğinden itibaren İsrail’e karşı mücadele vermiş bir liderdir. İsrail’e karşı operasyon sırasında 17 yaşındaki oğlunu cepheye göndermiş, oğlunu orada şehit vermiş ve İsrail, çocuğunun cenazesini bir yıl teslim etmemiştir. Türkiye, devlet olduğu ve bölgesel bir güç gibi konuştuğu halde bir tane füze atmamış, ticareti dahi bitirmemiş, sadece bir örgüt olan Hizbullah ise oraya birçok füze atmıştır. Hizbullah İsrail’den kaç kişiyi öldürmüş ve kaç şehit vermiştir. Bunlar hesaba katılmayacak mıdır?
Hasan Nasrallah’ın Suriye’deki muhaliflerle savaşmaması gerektiği düşünülebilir. Ama o kendince bu siyaseti uygun görmüştür. Beşşar Esad’ın devrilmesinin iyi olmadığını, Esad’ın devrilmesiyle Amerika’nın oraya hâkim olacağını ve Amerika’nın hakimiyeti gerçekleştiğinde Filistin, Lübnan hatta İran ve Türkiye için de iyi olmayacağını düşünerek muhaliflerle savaşmıştır. Böyle yaptığı için şehit sayılmayacak mıdır? Hasan Nasrallah, Hamas Sünni olduğu için Filistin’e yardım etmeseydi, bu zulümlerle karşılaşmayacak ve başına 83 ton bomba düşmeyecekti. İsrail onun bulunduğu yere 83 ton bomba atmıştır ve Hasan Nasrallah Filistin’e yardım ettiği için öldürülmüştür. Sessiz kalıp Türkiye gibi sadece kınayacak olsaydı, Türkiye gibi ticareti sürdürseydi İsrail ile karşı karşıya gelmezdi. Nasrallah, ölümü göze alarak İsrail’e meydan okumuş ve füzeler göndermiştir.
Sonuç olarak biz Hasan Nasrallah’ı şehit olarak kabul etmekteyiz. Bir insan geçmiş hayatında bazı yanlışlar yapmış olsa dahi İslam düşmanları tarafından ve yaptığı cihattan ötürü öldürülürse şehittir. Hasan Nasrallah Hamas’a yardım ettiği ve İsrail için bir tehdit olduğu sebebiyle öldürülmüştür. Bütün bunları görmeyip sadece Suriye’deki politikasına bakarak yorumlamak doğru değildir. Suriye’deki politika yanlış olabilir ama Türkiye’ninki de muhaliflerinki de yanlıştır. Hz. Ali ve Muaviye arasındaki savaşta her iki taraf da karşı taraftan öldürüleni şehit kabul etmiştir. Çünkü sonuçta hepsi de sahabidir ve hepsi de Allah için savaşmışlardır. Siyaset yanlış olabilir, siyaset bazı kimseleri karşı karşıya getirmiş olabilir ama sonuç olarak bu insanın niyeti Allah rızasıysa o şehit olarak kabul edilmiştir. Yanlış yapmış olabilirler ama niyetleri kötü değildir. İslam için canlarını ortaya koymuşlardır.”
Nasrallah’ın ölümünün ardından İran’ın balistik füzelerle Tel Aviv’i vurması hakkında ise şunları söyledi: “İslam aleminde İsrail’e devlet olarak bir tek İran füze atmıştır. Yapması gerekeni yapmış sayabilir miyiz? Asla. Mademki İsmail Heniye İsrail tarafından senin evinde misafirken şehit edildi, İsmail Heniye’nin intikamı ancak Netanyahu’nun öldürülmesiyle alınabilir. İsmail Heniye’nin karşılığı Netanyahu’nun öldürülmesidir. Başka bir karşılık olamaz. Atılan füzeler Heniye’nin ve Nasrallah’ın kanını karşılamaz. Fakat diğer devletler bunu da yapmamıştır. Hamas bunu açıkça ilan etti: ‘Hamas’a dünyada bir tek İran Devleti yardım ediyor’ dedi. Hamas’ın kendi yaptığı iddia edilen o silahları bile yapması yine İran’ın verdiği paralarladır. Yani Hamas’ın da belli bir noktaya gelebilmesi yine İran desteği ile olmuştur. Türkiye sadece konuşmuştur. Ticareti bile kesmemiştir. İran’ın bu hamlesi tam yerinde olmuştur. Ama yeterli değildir. Fakat İran’ın yaptığı yeterli olmasa bile Türkiye Devletinin konuşmaya hakkı yoktur.”