‘DEVLET POLİTİKASI’ DENEREK ÇİN ZULMÜNE GÖZ YUMULUYOR!
Doğu Perinçek’in “10 bini silahlı, 20 bin aile Suriye’nin kuzeyinde IŞİD içerisinde Doğu Türkistan İslami Partisinin militanları var… PKK neyse Doğu Türkistan İslami Partisi aynı” sözlerini ve Çin ile Türkiye arasında 2017’de imzalanan “Suçluların İadesi Anlaşması”nı değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi:
17-25 Aralık 2013 operasyonundan sonra, 2014’ün başından itibaren, Türk devleti Amerika ve Avrupa’yla arayı bozmaya, Rusya ve Çin’e yaklaşmaya karar verdi. Doğu Perinçek ve ekibini de bu planla hapishaneden çıkardılar. Bu plan yapıldığından beri, yani Türk devleti yönünü Rusya ve Çin’e çevirdiğinden beri Rusya’nın ve Çin’in, Müslümanlara yapmış olduğu zulümleri görmezden geliyorlar. Doğu Perinçek, Doğu Türkistan’daki zulmü örtbas etmek için onları da IŞİD’çi gibi damgalıyor. Doğu Türkistan’da milyonlarca Müslüman var. Hepsi IŞİD’çi mi? Bu nasıl bir konuşma? İnsan Çin’i desteleyecek diye bu kadar mı zulmü görmezden gelir? Bu kadar mı gerçekleri ters düz eder? Savunduğu nizamın, savunduğu ideolojinin pisliklerini örtbas etmek için böyle konuşuyor. Bu zulüm, 1917’den beri olan bir zulümdür. Bu 100 yıllık bir meseledir.1
Türkiye ile Çin arasında 13 Mayıs 2017 yılında “Suçluların İadesi Anlaşması” imzalandı. Daha sonra 12 Nisan 2019’da bu anlaşmayı Cumhurbaşkanı imzaladı ve yasanın çıkması ile ilgili TBMM’ye gönderdi. Bu anlaşma 2017’de imzalandı ama o günden beri de -4 seneye yaklaştı- hala bu anlaşma parlamentoda yasalaşmadı. Çin Devleti geçenlerde bunu yasalaştırdı. Yakın bir zaman önce Çin parlamentosundan geçti. Türkiye parlamentosuna geldi ama hala görüşülmedi. Benim kanaatimce buna imza atılmamalıydı. Doğu Perinçek’in tesiri ile bu anlaşma ne zaman imzalandı? 13 Mayıs 2017-15 Temmuz 2016’da. Türk devleti de Amerika’dan ve Avrupa’dan birtakım ihanetler görünce Rusya’ya ve Çin’e yaklaşmayı uygun bulduğu için -sadece Perinçek’in tesiri ile değil- devlet olarak da buna karar vermiş vaziyettedir. Peki, Rusya ile dost mu olduk? Hayır, Türk Devleti şu an bunun farkındadır. Öyle zannediyorum ki Amerika ve Avrupa’ya dönmeye çalışacaklar.
Türkiye, kesinlikle o Müslüman kardeşlerimizi Çin kâfirlerine teslim etmemelidir. Eğer teslim ederse bu günaha ortak olur ve Allah bunun bedelini Türkiye’ye ödetir. Bunu unutmasınlar! Bu anlaşma hiç yapılmamalıydı. Yapılmışsa da iptal edilmeli ya da en azından parlamentoya hiç getirilmemeli, orada kalmalı, beklemeli. Çin, Türkiye’nin bunu beklettiğinin farkında ve baskı yapıyor. Türkiye gerekirse tavrını koymalı. Uygurlu Müslümanları sonuna kadar destekliyoruz. Onlar bizim kardeşimizdir, başlarına gelenler dinlerinden dolayı gelmektedir, başka bir sebepten dolayı değil. Eğer başka sebepler gösterilirse onlara da Türk Devleti inanmamalıdır.2
BAKAN AÇIKÇA YARGIYA TALİMAT VERİYOR!
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Uşak Emniyet Müdürlüğünde, üniversite öğrencisi 30 kadının çıplak aramaya maruz bırakıldığını kamuoyu ile paylaştı. Bunun üzerine Özlem Zengin’in bu durumu reddetmesini ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Gergerlioğlu hakkında “Gergerlioğlu bir FETÖ'cü teröristtir” demesini değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: 30 kişinin şehadetini kabul etmeyeceksek o zaman şahitlik müessesesini kaldıralım. Normal şartlarda karakollarda, emniyette böyle bir uygulama yok. Yapmışlarsa da çok şaşırmam. Çünkü buna benzer başka şeyler de olabiliyor. Eğer varsa AKP bunun üstünü kapatmasın, olayın üzerine gitsin. Allah etmesin, böyle bir olay Özlem Hanım’ın başına gelseydi kendisi buna razı olur muydu?3
Yargıya açıkça talimat veriliyor, ondan sonra yargı reformundan bahsediliyor. Bir insana terörist demenin şartları vardır. Bu insanın teröre yardım ettiğini, terör eylemleri yaptığını ispat etmeniz lazım. Bu, mahkeme kararıyla olur. Mahkemeleri tamamen saf dışı etmişler. Nasıl oluyor da Bakan, Gergerlioğlu’na terörist diyor, buna Bakan mı karar verecek? Ülkenin geldiği nokta bu…4
KAYYUMLAR ÜLKESİ
Alparslan Kuytul Hocaefendi, AKP'li milletvekillerinin imzasıyla, TBMM'ye İçişleri Bakanı tarafından tüm STK'lara kayyum düzenlemesi kanun teklifi sunulması sonrasında “STK’lara Kayyum Atama Maddesi”nin de içinde bulunduğu STK Yasası’nın mecliste kabul edilmesini değerlendirdi: Gitgide kayyumlar ülkesi oluyoruz. Polis devleti olduk. İçişleri Bakanlığı’nın vicdanına kalmışız. Ne derse o. Ne mahkemeye ne hâkime ne savcıya gerek var! Krallık. Şimdi bunun zeminini hazırlıyorlar. Susan millete her zulüm müstahaktır. Planlı ilerlendiği açıkça görülüyor. Zamanı geldikçe plan devreye koyuluyor. Kademe kademe, alıştıra alıştıra… Nasılsa millet susmaya alıştı, bunlar gayet normal yapılacaktır. Daha da beterleri bizi bekliyor, anlaşılan budur.5
Yusuf Kaplan tweetinde, İçişleri Bakanı ile görüştüğünü ve onun STK’lara kayyum atanmasının önünü açan kanunun “STK’ların İslami çalışmalarını engellemesinin söz konusu olmayacağını” ifade ettiğini söylüyor. Tüm muhaliflerin “FETÖ, PKK, DAİŞ” veya “EL-KAİDE” denilerek susturulduğu, ülkede baskının her gün arttırıldığı bir dönemde bu açıklamaya inanan ya da tatmin olan var mıdır, bilmiyorum. Terörle hiçbir alakası olmadığı Emniyetin raporları ile sabit olan Furkan Derneklerini bu kanun çıkmadan önce bile kapatan, 3 senedir Furkan Vakfına kayyum atayan ve kayyum marifetiyle vakfın tüm İslami faaliyetlerini engellemiş olanlar bu kanundan sonra daha neler yapacaklardır tahmin etmek zor değil. Ayrıca yapılan açıklama bir an için doğru kabul edilse bile “nasılsa bizim çalışmalarımıza dokunulmayacak, o halde başkalarına ne yapıldığının önemi yok” denilmesi doğru olur mu? Özgürlük, meşru dairede çalışan herkesin hakkı değil midir? İslam, adalet değil midir? Müslümanlar adaleti savunmak zorunda değil midir?
TÜRKİYE GERÇEKLERİ
Mahkeme salonunda hâkimler arasında geçen diyalogda, mikrofonun açık olması nedeniyle mahkeme başkanının Cumhurbaşkanı danışmanı ile görüştüğü duyuldu. Alparslan Kuytul Hocaefendi bu olayı şu şekilde değerlendirdi: Bu zaten bilinen bir durumdu. Sulh Ceza Hâkimliği diye bir şey eskiden yoktu. Bu amaçla kurdular. Devletin istediklerini tutuklayacak gerisini bırakacak. Allah böyle ortaya çıkartır bütün Türkiye gerçeklerini. Mahkemeden önce Cumhurbaşkanı danışmanıyla görüşmek ne demek? Cumhurbaşkanı danışmanları ne işler çeviriyor? Besbelli ki siyah gözlüklüler demişlerdir ki: “Şunların tutuklanmasını istiyoruz. Bunu sen söyle.” O da söylüyor. Bizi tutuklayan mahkemeden önce o hâkime bir bakandan telefon geldiğini koridorda hâkimlerin konuşmasını duyan bir arkadaşımız bana söyledi. Bu işler böyle oluyor yani. Cumhurbaşkanı: “Ben nasıl mahkemelere talimat veremezsem kimse veremez” diyor. Ama danışmanları veriyor. İstediği kadar reddetse de bunlar Cumhurbaşkanının üzerine kalır. Kendisi talimat vermediyse eğer bunu bilmeli ve bunları görevden almalıdır.6
MESELE BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ DEĞİL
Alparslan Kuytul Hocaefendi, Boğaziçi Üniversitesi'ndeki eylemleri ve kayyum rektör atanmasını ise şu şekilde değerlendirdi: Türkiye uyanmalı. Boğaziçi Üniversitesi olayı sadece bir kayyum atama olayı değildir. Türkiye gitgide seçimin, mahkemenin olmadığı bir ülkeye doğru gidiyor. Hem demokrasi diyorlar hem adalet diyorlar. Ne adalet var ne demokrasi! Türkiye gitgide istihbarat devleti olmaya götürülüyor. O koltuktan niceleri geldi geçti. Sen de gelip geçeceksin. ‘Kayyum rektör’ olarak tarihe geçmek mi istiyorsun? Bence 'kahraman rektör' ol. İstifa et. “İstenmediğim yerde rektörlük yapmam” de. “Hak filanındır” de, tarihe böyle geç. 6-7 yıldan beri gitgide özgürlükler daha da kısıtlanmaktadır. Her gün merhale merhale bu yapılmaktadır. Bugüne kadar ben bunu belki 40 defa anlattım. “Türkiye diktatörlüğe götürülüyor” diye kaç defa söyledim. İnsanlar hiçbirini duymak istemiyor, anlamak istemiyorlar. Sadece üniversiteye “kayyum rektör” atanmıyor. Binlerce vakıf ve dernek kapatıldı. Bir kısmına kayyum atandı. Seçilmiş insanlar görevden alındı. Hepsine terörist damgası vurmak kolay, devletin elinde bu güç var. İstediğine damgayı vuruyor, hapse atıyor. Belki hayatında bir tane taş atmamış insanlara ‘terörist’ dediler, hapse attılar. Bütün bunlara bu toplum sessiz kaldı.7
TÜRKİYE’DE GEÇİLEN YENİ AŞAMA
Ülkü Ocakları Eski Başkanı Afşin Hatipoğlu’na, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a ve Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu’na yapılan saldırılar üzerine geçmiş olsun diyen ve saldırıları kınayan Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin değerlendirmeleri şu şekilde:
Bu saldırılar aslında Türkiye'nin yeni bir aşamaya geçtiğini gösteriyor. Şimdiye kadar tehditler genellikle; soruşturmalar, mahkemeler, hapishaneler veya kayyum atamalarla yapılıyordu. Şimdi ise daha farklı bir aşamaya geçildi: Suikastlar! Bu olaylara bakarak muhaliflerin susturulamadığını da anlıyoruz. Türkiye daha kötüye gidiyor. Bütün muhalifleri susturmak için bu yollara başvururlarsa karşı taraftan da gençler buna benzer şeyler yapmaya başlarsa bunun sonu Allah korusun iç savaştır. Devlet, otoritesini ve saygınlığını korumak istiyorsa bu yapılan şeylere sessiz kalamaz. Ama benim bildiğim kadarıyla ne AKP’den ne de MHP’den saldırıları kınayan bir ses yok. Bu ne demek? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, herkesin Cumhurbaşkanıdır. Hem “herkesin Cumhurbaşkanıyım” diyeceksiniz hem de bu yapılanlara sessiz kalacaksınız. Kendilerinden birine ya da MHP’den birine bir saldırı olsaydı sessiz kalırlar mıydı? Toplumda nefreti çoğaltanlar, toplumu bölerler. Bu olayın üzerine gidilmelidir. Muhalefet bu konuyu sürekli anlatmalıdır.8
- com/2020/perincekin-dogu-turkistan-islam-partisi-teroristtir-aciklamasi-hakkinda.html
- com/watch?v=tJ8cOlh5jt4&t=45s
- com/watch?v=MB5nZ8OvGuM&feature=youtu.be
- com/watch?v=dTzLHt_F6aY&t=17s
- com/watch?v=KYj2siiYrfo
- com/watch?v=IUnAx0CkUdg&t=10214s
- com/watch?v=dN0c1MMcDls&t=33s
- com/watch?v=kdu2dRF_sw8