Ankara’da “Şeriat Bildirisi” dağıtılmasının ardından haber ajanslarının, bildirinin Furkan Vakfına ait olduğuna dair asılsız haber yapmaları üzerine Furkan Vakfından bildirinin kendilerine ait olmadığı yönünde açıklama yapıldı. Konu hakkında Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: Ankara’da dağıtılan bildiri hakkında haber ajansları büyük bir sorumsuzluk yaparak, bildirinin kimler tarafından dağıtıldığını incelemeden, araştırmadan bildiride “Furkan Vakfının izleri bulundu” demişlerdir. O bildirideki yazı benim yazım değil, benim konuşmamdan da alınmış değil ve bizden bir arkadaş da onu dağıtırken yakalanmış değil. Bu işin arkasında siyah gözlüklülerin olduğu bellidir. “Bildirinin bizimle alakası yok” dediğimiz halde Halk TV’de: “Böyle açıklama yaptılar ama yine de incelenmeli” denildi. O halde incelemeliler. Halk TV ve bu haberi incelemeden yayınlayanların hepsi bize özür borçludurlar. Bilir bilmez bunu yayınlayanlara hakkımı helal etmiyorum. Bu haber ile ya solcuların, Atatürkçülerin bize olan desteğini bitirmek istediler ya da yeni bir kumpas, yeni bir operasyon peşindeler. Malzeme olsun diye bunu yaptılar. Yeni bir operasyon hazırlığı mıdır, bilemiyorum ama sonuçta Allah var gam yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni anayasa söylemlerini değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi konu ile ilgili şunları söyledi: Benim tahminim şu yönde: Cumhurbaşkanının yetkilerinin daha da arttırılacağı bir anayasa çalışması düşünülüyor ve bu söylem biraz da kamuoyunu rahatlatmak ve gündemi değiştirmek için ortaya atılıyor. Dolayısıyla bu söylemi çok samimi görmüyorum. CHP’nin bu işe onay vermeyeceği belli... CHP onay vermeden de anayasa değişikliği mümkün değil. CHP’nin şartı, güçlendirilmiş parlamenter sistem, yani Cumhurbaşkanının eskisinden daha sembolik bir görev ifa edeceği bir sistem. Cumhurbaşkanının hükümet kurma görevini en fazla oy alan partiye vermesi teamüller gereğidir ama Süleyman Demirel gibi ikinci partiye de verebilir. Böyle bir hakkı vardı. Güçlendirilmiş parlamenter sistem dedikleri sistemde Cumhurbaşkanının böyle bir hakkı olmayacak, en çok oy alan kimseye hükümet kurma vazifesini vermek zorunda olacak. Muhalif partiler, Cumhurbaşkanının yetkilerinin azaltıldığı, başbakanın ve meclisin yetkilerinin arttırıldığı bir sistemden bahsediyorlar. Hâlbuki AKP ve MHP tam aksine şu anki sistemi daha da güçlendirme peşindeler. CHP buna razı olmayacaktır. Görünüşte bütün sorumluluk ve zahmet AKP’nin sırtındadır. Bunu bu işi takip eden, bu konulardan anlayan herkes biliyor. AKP bunu çok geç anladı. Bundan dolayı Erdoğan, hatasını anlayıp partili Cumhurbaşkanı olmaktan vazgeçerse belki CHP de destekler ve o zaman yeni anayasa yapılabilir. Ama MHP buna ne kadar müsaade eder, AKP buna ne kadar hazır, bunlar tartışmalıdır. Yeni anayasa yapılacağından pek ümidim yok. Yapılsa bile çok özgürlükçü olmayacak, belki daha da katı olacaktır.
Alparslan Kuytul Hocaefendi, Boğaziçi’ndeki eylemlerle ilgili yaptığı açıklamasında geçen “oradaki gençler ateist de olabilir LGBT de” kısmı hakkında Yeni Akit Gazetesinin algı oluşturmak istemesini değerlendirdi: Benim “Bir genç ateist, LGBT olabilir. Bu caizdir” demem mümkün değildir. Benim orada demek istediğim şey şudur: Boğaziçi eylemlerine solcular da ateistler de DHKP-C ya da LGBT’liler de katılmış olabilir, ortada bir eylem varsa onu destekleyenler hangi görüşten olursa olsun gelip katılabilir, başka görüşten insanlar katıldılar diye eylem murdar olmaz, ‘gayrimeşrudur’ denilemez. Akit TV, birtakım güçlerin emrinde, bir yerlere hizmet ediyor gibi davranıyor. Benim verdiğim o cevabın üzerinden iki üç hafta geçtikten sonra benimle ilgili yapılan bu haberi anlayamıyorum. Hiç normal değil! Onları Allah’a havale ediyorum.
Üniversiteye rektör atama konusunda “Cumhurbaşkanı kendisinin yasal haklarını kullandı” denilmesine ise şunları söyledi: Birincisi: Kanun eskiden böyle değildi. Kanunu keyiflerine göre değiştirdiler! İkincisi: Onlar ne zaman kanuna uymaktadır? İşlerine geldiği zaman… İşlerine gelmediği zaman telefon ile talimat vermektedirler. Üçüncüsü: Kanun daha evvelden böyle olsaydı bile, yani Cumhurbaşkanının rektörleri tayin etme yetkisi olsaydı, bu yetkinin verilmiş olması yapılanın hukuki olduğunu göstermez. Kanun keyfe göre değiştirildiğinde yapılan şey kanuni olabilir ama hukuki olmayabilir, hak olmayabilir. Tabipler Odasının, Fırıncılar Odasının, bakkalların, kasapların, sendikaların, baroların seçimi var. Neden üniversitede seçim yok? Tam aksine asıl üniversitede seçim olması gerekir. Bu ülkenin entelektüel insanları, okumuş insanları oy kullanamıyor. Neden? Çünkü Cumhurbaşkanı “ben atayacağım” diyor ve yasal düzenleme de ona göre yapılmış. Üniversite profesörleri de oy kullanmaya layık değilse o zaman oy kullanmaya kim layık?
Boğaziçi Üniversitesi protestoları esnasında açılan resim sergisinde, üzerinde şahmeran yılanı ve 4 tarafında LGBT bayrakları bulunan Kâbe resminin sergilenmesi hakkında Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: Öncelikle bunu yapanlar kimlerdir; orada okuyan talebeler mi yoksa birtakım aşırı örgütüler mi, işin içinde provokasyon mu var yoksa derin devletin bir tuzağı mı, bunun tespit edilmesi lazımdır. Boğaziçi Üniversitesindeki olay bir kayyum meselesidir. Kâbe resminin içinde şahmeran yılanının, LGBT renklerinin bu meseleyle bir alakası yoktur. Bana, “birtakım yetkililer ve birtakım derin güçler Boğaziçi’ndeki eylemlerin desteklendiğini gördüler, bunun devam edeceğinden korktular ve bunu da desteğin bitmesini sağlamak için planladılar” gibi geliyor. Bazı kimseler dini birtakım şeylere hakaret ettilerse o onların terbiyesizliğidir, onların cezası verilmelidir; ama eylem bundan dolayı gayrimeşru sayılamaz. Eylemciler mücadele etsinler ama gayrimeşru işlere girmesinler. Bu tür şeylere de müsaade etmesinler. Derin devletin yaptığı şey ortaya çıkmaz. Gayrimeşrular onların işidir. Bir cinayet ortaya çıkmıyorsa yahut biri kayboluyor bulunmuyorsa o, derin devletin işidir. Eğer bu işin failleri de ortaya çıkmazsa derin devletin işidir. Boğaziçi’ndeki gençlere tavsiyem, böyle bir şey olduğunda derhal orada hep beraber: “Bu adam provokatördür. Eylemimizi gayrimeşru hale getirmek istiyor” diye bağırsınlar. Bu gibi şeyleri ancak böyle durdurabilirler.