Güncel Analiz

Alparslan Kuytul Hocaefendi’den Gündeme Dair Analizler

Paylaş:

Bülent Arınç’ın, Türkiye’deki hukuksuzlukların sorumlusunun Cumhurbaşkanı veya Adalet Bakanı olmadığını söyleyerek, onların da bu durumdan rahatsız olduklarını belirten sözleri hakkında: “Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı rahatsızmış. Peki, o zaman bu talimatlar kimden? Bu zulümleri kim yapıyor? Demek ki devlet içinde bir devlet var” diyerek yargının üzerindeki ele işaret eden Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin bu konu hakkındaki açıklaması şu şekilde:

MİT YARGIDAN ELİNİ ÇEKSİN! ADALET GELSİN!           

Yargı reformunun konuşulduğu şu günlerde benim Cumhurbaşkanı’na, Adalet Bakanı'na ve Meclise teklifim şudur: Yargı reformu mu yapmak istiyorsunuz? Önce MİT’in kanununu tekrar değiştirin. 2014 yılının başında MİT’in kanunu değiştirildi. MİT kanunu değiştirilerek, MİT’in yetkisi ve görev alanı artırıldı. MİT’in normalde görev alanı yurt dışı iken kanun değişikliği ile yurt içine yönlendirildi. O günden beri bütün operasyonların arkasında MİT var! Bizim evimize şafak baskını yaptıklarında kulaklarımla duydum. Biri diğerine: “Komutanım” dedi. O sırada holdeydim, beni görmedi. Polis olsa amiriyle konuşurken, “komiserim”, “amirim” ya da “müdürüm” der. Şehir içerisinde jandarma olmayacağına göre, gelenler yüzleri kapalı MİT elemanlarıydı. Yani operasyonun başında MİT vardı.

Anlaşıldığı kadarıyla her emniyet biriminde MİT’in bir elemanı var ya da Emniyetin içerisinden birini kendilerine bağlayarak görevlendirmişler. Emniyetin içindeki müdürlerin çok etkileri ve tesirleri yok artık. Oradaki MİT elemanı ne derse Müdür onu yapmak zorunda. Bu dosyaları onlar hazırlıyor ya da hazırlatıyor. Yargıya yapılan müdahaleler çok konuşuluyor. Hâkimlerin ve savcıların özgür olmadığını herkes söylüyor. Herkes bunu biliyor. Prof. Ahmet Akgündüz Hoca attığı bir tweette aynen şunu söylüyor: “MİT’in hâkim ve savcılara talimat verdiğine dair bilgilerim var. Bu, çok tehlikeli bir durum!” Birçok hâkim, özellikle terör mahkemelerine, ağır cezaya bakan hâkimler ve terör savcılarının hepsi bunu bilmektedir. Terör mahkemelerine giren avukatlar da bu mahkemelerde yargılanan bizim gibi insanlar da bunu bilmektedir. Mesela tutuklanmamı gerektiren hiçbir sebep olmadığı hâlde tutuklama emrini kim verdi? Cezaevinde tek başıma bir odaya kapatılma ve haklarımın verilmemesi emrini kim verdi? Bunu sorduğumda Cezaevi müdürleri kendilerine gizli emir geldiğini bana açıkça ifade etmişlerdi.

6-7 yıl önce MİT’in kanununun değiştirilmesinden, görev alanı ve yetkilerinin genişletilmesinden istifade ederek MİT içindeki İslam düşmanı bazı ekipler istedikleri gibi davranmaya başlamışlardır. O günden beri Emniyet ve Yargı eliyle yapılan zulümler artmıştır. Yargının geldiği içler acısı durumun nerden kaynaklandığı ortadadır. MİT’in görev alanı ve yetkileri daraltılmalıdır. MİT yargıdan elini çekmelidir. Hâkimlere ve savcılara talimat vermeyi bırakmalıdır. MİT’in içinde böyle davrananlar tespit edilip yargı yoluyla cezalandırılmalıdır ve MİT, böylelerini içinden temizlemelidir. Eğer bir yargı reformu yapılacaksa evvela MİT’in kanunu değiştirilmeli, yetkisi ve görev alanı daraltılmalıdır. MİT eskisi gibi yurt dışına dönük faaliyetler yapmalı, yurt içini Emniyete bırakmalıdır. Bugün yaşanan bunca haksızlıkların, tutuklu yargılamaların, gereksiz soruşturmaların, yanlış raporların, yanlış raporlarla insanların hayatını karartmanın, işten çıkartmanın, işsiz-ekmeksiz bırakmanın arkasında MİT içindeki bir ekibin ya da ekiplerin eli var. MİT kurumunu ya da tüm MİT mensuplarını kastetmiyorum. Bazı din düşmanı ekipler var ve bunlar Emniyet Müdürlerine de talimatlar veriyorlar. Zulmettiren, bu dosyaları hazırlatanlar onlar.

Emniyet mensupları ortadadır ve kanunlara uymak zorunda kalmaktadır. MİT ise kendini göstermediği için kanunlara uymak zorunda kalmamakta ve keyfi talimatlar verebilmektedir. Yargı reformundan önce bu durumun değişmesi şarttır. Bir memlekette eğer çok fazla zulüm, haksızlık ve adaletsizlik varsa, fikir ve ifade hürriyeti yoksa ve hâkimler özgür değilse o memlekette istihbarat hâkim demektir. O devlet “muhaberat devleti” yani “istihbarat devleti” olmuş demektir. O memlekette artık “istihbaratın borusu ötüyor” demektir. Eskiden bazı kişileri beyaz Toroslarla kaçırıp faili meçhul cinayetler işleniyordu. Belki şimdi faili meçhuller yok ama gerçek faili meçhul dosyalar, gerçek faili meçhul raporlar, gerçek faili meçhul talimatlar var. Bu dosyalar ve raporlarla hâkimlere gidiliyor. Hâkim de o rapora inanmak, inanmasa bile inanmış gibi yapmak ve onların istediği gibi karar vermek zorunda kalıyor. Belki hâkimin vicdanı götürmüyor, sanığı dinliyor, öyle bir insan olmadığını anlıyor ama elinden bir şey gelmiyor. Hâkim yiğit olacak ve her şeyi göze alacak da gelen talimatı reddedecek. Öyle kaç tane hâkim var? MİT hakkında konuşmaya korkulmaktadır ancak hakikatlerin ortaya çıkması lazımdır. Bu mesele halledilmediği müddetçe ne kadar yargı reformu yapılırsa yapılsın Türkiye’de adalet, yargı bağımsızlığı, fikir ve ifade hürriyeti asla gerçekleşmeyecek ve ülke diktatörlüğe doğru gidecektir.1

 

ADALET BAKANINA ADALET DERSİ!

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün: “Bırakın adalet yerini bulsun. Yargı konjonktüre bakmaz; yargı dosyaya, vicdana, hukuka, anayasaya bakar” sözleri üzerine değerlendirmelerde bulunan Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin konuşmasının önemli noktaları şu şekilde:

Devran değişmeye başlıyor ve devran değiştiğinde, güç başkalarının eline geçtiğinde, herhalde kendilerini kurtarmak için; ‘zaten ben demiştim, zaten ben de rahatsızdım, zamanında şöyle de konuşma yapmıştım’ diyecekler. Ama bu dediklerine kimse inanmıyor. Kaç yıldır Adalet Bakanısın ve bütün zulümlerden sen sorumlusun. Sizin bakanlığınız döneminde Türkiye tarihinde görülmemiş hukuksuzluklar yapıldı. Olağanüstü hâl kararnameleri ile zulmettiniz. 600.000 kişi hakkında işlem yapıldı, sadece 80-90 bin kişi hapse atıldı, gerisinin sırf gözü korkutuldu. O, 80-90 binin de 50-60 bini bırakıldı, birçoğu da beraat etti. 26.000 civarında takipsizlik ve beraat kararı var. İşten kovulan, yaklaşık 46.000 civarında kişi geri işe alınmak zorunda kalındı. Haksız yere işten kovuldular ve lekelendiler. Bakın, bakanın kendisi de “Adaletsizlik var, hâkimler talimata göre hüküm veriyorlar. Vermesinler! Vicdanlarına ve kanunlara göre hüküm versinler” diyor. Demek ki vicdana ve kanuna göre hüküm verilmiyor. Bakan bile bunu itiraf ediyor. Acaba o konuşmayan cemaatlerin, tarikatların ya da susan aydınların, entelektüellerin yüzü kızarıyor mu? Korkaklar ancak herkesin anladığı, herkesin konuştuğu zaman konuşmaya başlarlar. Herkes konuştuktan sonra konuşan, hoca, entelektüel, aydın ya da hak taraftarı değildir. Herkes konuştuktan sonra konuşan, korkaktır, cahildir. Herkes olaylarla layık olduğu yere iner ya da yükselir. Susanlar, layık oldukları yere indiler, ne olduklarını gösterdiler.

Bakan, birileri gelip talimat veriyor, diyor. O birileri kim? Sen hâkimden cesaret bekliyorsun, evvela sen cesur davran da şunları bir açıkla. Sen bakan olduğun halde korkarsan, hâkim korkmaz mı? Siz, bu ülkeye derin devleti hâkim kıldınız. Devran değişirse bunun hesabını mahkemede verirsiniz. Ülkenin idarecileri, halkın seçtiği hükümettir. Kimse hükümete baskı yapamaz, mahkemelere baskı yapamaz ama yapmaktadır. Onlara bu gücü siz verdiniz. Yeni gelen Amerika başkanı Biden, AKP hükümetini sevmeyen bir adamdır. Öyle zannediyorum ki; derin devlet, AKP hükümetinin devrilmesine ‘evet’ demiş olsa gerek. Öyle sanıyorum ki hükümeti sattılar. Hükümet de bunun farkında ve şimdi tekrardan yönünü halka döndü. Halktan destek bekliyor ama o kadar zulüm oldu ki halkın da artık destek vereceğini sanmıyorum. Milleti ‘illallah’ ettirdiniz. Şimdi böyle yargı reformlarıyla eski gücünüze kavuşabileceğinizi sanıyorsunuz da heyhat, geçti o dönem!2

  1. be/kwE4Kthot6Q
  2. be/bQ6-PckK_CM