Alparslan Kuytul Hocaefendi gerçekleştirmiş olduğu tefsir dersi sonrası kendisine yöneltilen “15 Temmuz’da demokrasi nöbetinin tutulacak olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna cevap verdi. Hocaefendi konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:
“Müslüman Allah’ın nizamı için mücadele eder. Demokrasi nizamı için değil. Müslümanlar Sosyalizm veya Faşizm için sokağa çıkarlar mı? Çıkmazlar. Peki, Demokrasi için neden sokağa çıkıyorlar? Demokrasi de sonuçta bir insan görüşü, beşerî bir ideoloji değil midir? Bu yönüyle Sosyalizmden, Faşizmden farkı yoktur. Diğer taraftan Sosyalizmin ve Faşizmin bazı yönleri nasıl İslam’a aykırıysa Demokrasinin de bazı yönleri İslam’a aykırıdır.
Demokrasiyi Savunanlar Haramların Serbest Olmasını Savunmuş Olurlar
Demokrasi yalnızca fikir özgürlüğünden, iktidara seçimle gelmekten ya da diktatörlüğün olmamasından ibaret midir? Demokrasi bir bütündür, parçalayamazsınız. Demokrasiyi savunduğunuz zaman tamamını savunmuş olursunuz. Demokraside içki, kumar, faiz, zina, plajlar, gazinolar hatta homoseksüellik ve travestiliğine varana kadar hepsi serbesttir. Bir Müslüman olarak bunların serbest olmasına ‘evet’ diyebilir misiniz?
İslam Eksik mi ki Tamamlıyorsunuz?
Şayet “Biz Demokrasi derken haramların serbest olmasını kastetmiyoruz, fikir özgürlüğünü kastediyoruz, diktatörlüğe karşı olduğumuzu ifade etmek istiyoruz, seçimle işbaşına gelinen bir sistemi savunuyoruz” diyorlarsa zaten bunlar İslam’da var. Bunlar İslam’da yok mu ki başka bir kelimeyle ifade etme ihtiyacı duydunuz? İslam eksik mi ki tamamlıyorsunuz? Dünya fikir özgürlüğünün f’sini bilmezken İslam’da fikir özgürlüğü vardı, âlimler kendi görüşlerini söylüyorlardı ve Peygamberimiz 1400 sene evvel; “Âlim içtihad eder, isabet ederse iki sevap, hata ederse bir sevap alır” buyurarak ilim sahiplerini görüşlerini açıklamaları için teşvik ediyordu. Onlar seçimin s’sini bilmezken 1400 sene evvel İslam’da halifeler zaten seçimle iş başına gelmiştir. Bunlar İslam’da var zaten. O halde neden Demokrasi diyorsunuz? Biz o yüzden demokrasi nöbetlerine katılmadık. Ama darbeye olan tavrımızı gösterdik. İlk geceden attığım tweetlerlede, sonrasında yaptığımız basın açıklaması -miting- ile de…
Neden bize dayatılan şeyi kabullenelim? Dünyada bir demokrasi rüzgârı estiriyorlar, maalesef Müslümanlar da bu rüzgâra kapılıyor. Müslümanlar vahiy ile gelen nizamı terk ettiler, insan görüşü bir nizamı savunuyorlar. Yazıklar olsun. Rüzgârın önündeki yaprak gibi savruluyorlar. Köklü bir ağaç gibi rüzgâra karşı koyamıyorlar. Hâlbuki elimizde kaya gibi sağlam, rüzgâr işlemeyen vahiy vardı. Ama vahiyden o kadar uzağız ki rüzgâr aldı götürdü Müslümanları.
Müslümanlar Demokrasi Adı Altında Mücadele Etmemeliler
Demokrasinin bir sürü çıkmazları var. Demokrasi diye diye bütün haramları ve suçları çoğalttılar. O yüzden Müslümanlar Demokrasi adı altında mücadele etmeyi terk etmeliler. Kim demokrasi için yollara çıkarsa, gayrı İslami bir düzeni savunmuş olur. Kıyamet gününde Allah onlara “Siz benim nizamım için sokağa çıkmadınız, benim medeniyetim için bir şey yapmadınız, demokrasi için mi sokağa çıktınız. Demokraside bütün haramlar serbestti, siz bunu mu savunuyordunuz?” dediğinde ne diyecekler?
Biz Müslüman olarak darbelere, zulme, insanımıza silah doğrultulmasına karşıyız! Ama biz, Kur’an bunlara karşı olduğu için karşıyız. Demokrasiye aykırı olduğu için değil!*
*https://www.tvfurkan.com/15-temmuzda-demokrasi-nobetinin-tutulacak-olmasini-nasil-degerlendiriyorsunuz_60ec9c6b5.html
Furkan Vakfı’na Yeni Bir Yasak: İsrail Aleyhindeki Mitinge İzin Yok!
Alparslan Kuytul Hocaefendi 21 Temmuz 2017 Cuma günü yaptığı tefsir dersi sonrasında; Filistin’de
yaşanan son olaylar üzerine İsrail karşıtı yapılacak miting için Valiliğe başvuruda bulunduklarını, Valiliğin başvuruyu reddettiği belgeyi okuyarak mitinge izin verilmediğini açıkladı.
Valilik tarafından gönderilen yazıda; “Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı Başkanlığı tarafından, 23 Temmuz 2017 tarihinde, saat 17.30 ile saat 19.00 arasında, ilimiz istasyon meydanında İsrail’in Filistinli Müslümanları Mescid-i Aksa’ya almamaları ve ibadet etmelerini engellemelerinden dolayı yapılmak istenilen miting ve ilimiz genelinde yapılması istenen tüm faaliyetleri (açık-kapalı alan toplantısı, basın açıklaması, stant açılması, pankart-afiş asılması vs.) valilik tarafından yasaklanmıştır” açıklaması yapıldı. Gelen bu yazı üzerine Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin konu ile ilgili açıklaması şu şekilde oldu;
İsrail Her Geçen Gün Zulmünü Daha Da Artırıyor!
İsrail yine zulmünü yaptı, Mescid-i Aksa’ya bile girilmesine izin vermedi ve Cuma namazı sokakta kılındı. Namazdan sonra da İsrail polisi saldırıya geçti. Birkaç tane şehit ve epeyce yaralı olduğu halde, devletlere külhanbeyce bir tavırla “ey falanlar” diye konuşanların hiç çıtları çıkmıyor. Devletin en üst düzeyi ne kadar kibar resmî açıklamalar yaptı; “bu durum kaygı verici, böyle olmamalı” şeklinde konuşuyorlar. Mesele İsrail olunca diplomatik dille konuşmaya başladılar. Böyle konuşanlar tabi Türkiye’nin her tarafında basın açıklamaları yapılmasını istemez. “Oneminute’lere” ne oldu? Dün Kudüs kahramanıydılar, Filistin halkının hâmisiydiler, ne oldu?
İsrail’in bugünkü azgınlığının temelinde Irak’ın, Libya’nın ve Suriye’nin düşmesi, Mısır’ın meşru devlet başkanı Mursi’nin askerî darbe ile devrilmesi ve Türkiye’nin de “İsrail’le müttefikiz, dostuz ve İsrail’e muhtacız” demesi yatıyor. Amerika, İsrail’in güvenliğini sağlayabilmek için Irak ile işe başladı, Saddam’ı devirdi. Çünkü Saddam tecrübe kazanmaya başlayıp devlet idaresini öğrenince, bazı konularda Amerika’ya rest çekip İsrail’i tehdit etti. İsrail’in güvenliğini sağlamak için Irak’ta rejim ve lider değişikliği gerekiyordu. Libya, Suriye ve Mısır devletleri de İsrail için tehdit unsuru olarak kabul ediliyordu. Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi için iç savaş çıkartıldı ve Kaddafi öldürüldü. Suriye’nin de hali meydanda, devletin gücü bitti. Beşşar, İsrail’le dost değildi. İsrail’le dost olmayan bütün devletler bitiriliyor, gücü yok ediliyor. Türkiye bütün bu yapılanlara yardım etti. Sıra Mısır’daki Mursi hükümetinin devrilmesine gelmişti. Onu da askerî darbe ile devirdiler. Türkiye’nin İsrail’i protestoları, tenkitleri vardı. Onu da dize getirdiler. Türkiye, “İsrail’e muhtacız” bile dedi. Dünyada bir devlet başkanının başka bir devlete ‘muhtacız’ dediğini ben daha duymadım, hatırlamıyorum. İsrail o yüzden gayet güvenlikli, İsrail’in korkacak hiçbir şeyi kalmadı. Mescid-i Aksa’da namazın engellenmesinin Katar kriziyle aynı zamana denk gelmiş olması da boşuna değildir. Bunların hepsi İsrail’in güvenliği içindir.
Biz İsrail’in yaptığı zulmü 23 Temmuz 2017 Pazar günü bir mitingle lanetlemek maksadıyla Adana Valiliğine başvuruda bulunduk. Valilik, Emniyete sordu ve yine olağanüstü hâl bahanesiyle başvuru reddedildi. AKP’nin aleyhinde değil İsrail’in aleyhinde miting yapacaktık ama “İsrail’le dostuz, İsrail’e muhtacız” diyenler her tarafta İsrail’in aleyhinde miting yapılmasından hoşlanmadılar. Göstermelik olarak İstanbul’da bir tane miting yapılmasını yeterli görüyorlar. Güya hakkımızda yapılan araştırmalara göre birçok Valiliğin bizim programlarımıza izin vermediği tespit edilmiş, o yüzden mitinge izin verilmemiş. Valiliğe Ankara’dan talimat gelir. Bu olay, Valilikle örtbas edilmesin, hakikatte engelleyen ne Valilik ne de emniyet; engelleyen hükümetin ta kendisidir. İsrail’le dost oldukları için İsrail’in aleyhinde yapacağımız programa engel oldular.
Bu Yazıyı Müslümanların Vicdanlarına Havale Ediyorum
Ben, İsrail’in aleyhinde yapacağımız mitingimize engel olmalarını, Müslümanların ve samimi insanların vicdanlarına havale ediyorum. Cevapta ne yazarlarsa yazsınlar yetkililer için bu bir utançtır. İşin doğrusu İsrail’in aleyhinde program yapılmasını istemiyorlar, çünkü onlarla dost olmuşlar.
“Hocam biz de Filistin için bir şeyler yapsak mı?” diye düşünen bazı kardeşlerimiz bilsinler diye açıkladım. Emniyetin ve Valiliğin verdiği cevap bu. Herkesin vicdanına havale ediyorum.
Filistin İçin Gerçekte Yapılması Gereken Nedir?
Ne basın açıklaması ne de miting. Bu tür faaliyetler günü birlik faaliyetler. Bunlar tepkimizi göstermek için, bir kamuoyu oluşsun, kâfir kendini rahat hissetmesin, daha çok zulmünü arttırmasın diye yapılır. Yoksa bu tür tepkiler gerçek çözüm değil. Gerçek çözüm, her memleketin Müslümanlarının kendi topraklarında İslam’ı hâkim kılmalarıdır. Suriye’de, Ürdün’de, Arabistan’da, Mısır’da, Irak’ta, Libya’da, Türkiye’de… İslam âleminde İslam hâkim olmuş olsaydı, İsrail bu kadar zulüm yapamazdı. Çok iyi biliyorlar ki, buralarda İslam hâkim değil, bu devletlerin hepsi laik, batıcı ve diktatörlükle idare ediliyor. O yüzden bunu yapabiliyorlar. Filistin’in kurtuluşu, İslam âlemindeki diğer ülkelerin kurtuluşu ile mümkündür. Bir tek Filistin mi zor durumdadır? İşte kendi ülkemizde İsrail aleyhinde miting veya basın açıklaması yapmamıza izin verilmiyor. İsrail’in Filistin’de Cuma namazına izin vermemesine mi şaşıralım? Buradakiler böyleyken, İsrail öyle davranmış çok mu? Yapılması gereken, uzun vadeli çalışmalarla İslam âleminde İslam’ın hâkim kılınmasıdır. Ortadoğu’da birer birer İslam Medeniyetleri kurulursa İsrail böyle bir zulmü aklından bile geçiremez ve işgal ettiği o toprakları yavaş yavaş terk etmeye başlar. Savaşa gerek bile kalmayabilir.”*
- https://www.tvfurkan.com/mescid-i-aksada-cuma-namazina-izin-verilmemesini-ve-ardindan-yasanan-olaylari-nasil-degerlendiriyorsunuz-yapilan-bu-zulumlerle-ilgili-biz-neler-yapabiliriz_766959780.html