Başyazarımız Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin Eşi Semra Kuytul Hocahanım ile gerçekleştirdiği telefon görüşmeleri 8 Haziran 2018’de ilk ses kaydı1 ile gündeme oturmuştu.
5 Aralık 2019 tarihinde gerçekleşen mahkemede tahliye edilen Başyazarımız Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin Bolu Cezaevi telefon görüşmeleri, 29 Kasım 2019’da gerçekleştirdiği 65. kayıt ile sona erdi. Bu sayımızda, Başyazarımızın Bolu Cezaevinden gerçekleştirdiği son telefon konuşmasının metninden bir bölüme ve tahliye sonrası kendi evinden gerçekleştirdiği “Teşekkür Mesajına” yer vererek “Hocaefendi’den Mesaj” bölümünü sonlandırıyoruz.
BANA DÜŞEN TESLİM OLMAKTIR
Selamun Aleykum, Ben Alparslan Kuytul…
Allah Azze ve Celle, bugüne kadar bize güzel nimetler verdi. Bazen de acı nimetler vererek kulunu dener. Biz bu durumda şimdiye kadar güzel nimetleri nasıl yediysek onu da o şekilde yemeliyiz. Güzel nimetlere nasıl şükrettiysek, acılara da o şekilde şükretmeliyiz.
Olaya şöyle bakmalıyız: Padişah bir neferini, baba çocuğunu, hoca talebesini bir vazife için bir yere gönderse, gönderilen kişi ailesine dönmek için acele etse her gün haber gönderse onu gönderen zat nasıl ki bundan hoşlanmaz ve “Ne kadar sabırsızsın? Ne kadar hikmetten yoksunsun? Orada bulunmanın hikmetlerini anlamıyorsun, neden bana teslim olmuyorsun? Yoksa bana güvenmiyor musun? Seni unuttuğumu mu zannediyorsun? Yoksa merhametimden mi şüphe ediyorsun?” demez mi?
Bana düşen, birçok hikmet için beni hapse gönderen Allah’a teslim olmak ve O’nun artık, “Gel” diyeceği günü sabırsızlanmadan ve O’na tam bir teslimiyetle teslim olarak beklemektir. Allah nerede vazife verdiyse orada sabır göstermek hatta şükretmek icap eder. Tur Suresi 48. ayette Allah Azze ve Celle: “Rabbinin hükmüne sabret. Muhakkak ki sen gözlerimizin önündesin” buyuruyor. O halde Rabbimizin hükmüne sabredeceğiz. Madem O’nun gözleri önündeyiz o halde mesele yok. Bizi unutmuş olamaz. “Rabbin unutan değildir.”
İmam Rabbani bir sözünde: “Yetiştiğim derecelerin üstünde daha çok makamlar vardır, onlara yükselmek Celal sıfatıyla, sert terbiye edilmekle olabilir. Şimdiye kadar Cemal sıfatıyla okşanarak terbiye edilmiştim artık bundan böyle de Celal sıfatıyla terbiye ediliyorum” diyor. Dolayısıyla Allah’ın eğitimi sadece Cemal sıfatıyla okşayarak değil bazen de sert yollarla, zorlayarak oluyor. Bu da büyük nimetler verileceği zamandır.
Allah’ın isimlerinden biri, Zül Celali vel İkram, Allah Azze ve Celle önce Celal sıfatıyla bazen zorlar, kulunu ağır imtihanlara tabi tutar sonra arkasından da ikram eder. Önce Celal sonra ikram. Celal olmadan ikram, çocuklara olur. Büyüklere çoğunlukla olmaz. Allah yıllarca Cemal sıfatıyla terbiye etti; nimetler verdi, ikram etti. Kendisine hizmet etme şerefiyle şereflendirdi. Vakıfla, konferansla, kermesle, fakirlere yardım etmekle, talebelere burs vermekle, insanlara İslam’ı öğretmekle, şubeler açmakla nimetlendirdi. Şimdi ise Celal ismiyle, daha zor ve zorlayıcı yöntemlerle hem terbiye ederek çok şey kazandırıyor hem de daha büyük, daha pahalı nimetler veriyor. Daha da verecek inşallah. Küçük çocuğa bir nimet verilirken onu zora sokmadan, imtihan etmeden kolay bir surette verilir. Büyüdüğünde ise bir nimete ulaşabilmesi için çok çalışması, imtihanları geçmesi, zorluklarla karşılaşması gerekir. Allah, küçüklere her zaman Cemal ve Kerim sıfatıyla verirken büyüklere ise bazen Cemal sıfatıyla bazen Celal sıfatıyla verir. Önemli ve büyük nimetler Celal sıfatıyla veriliyor. Çünkü dünya, imtihan dünyasıdır. İmtihana razı olmak icap eder. Her zaman Cemal sıfatıyla versin diye beklemek doğru olmaz. O, büyümeyi istememek demektir.
Benim için asıl müjde: 22 aydır devam eden zindan zulmünün bitmesi ve tahliye olduğum haberi değil asıl müjde: Tevhidin milyonlar tarafından anlaşılmaya başlandığının ve “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalıdır” diyenlerin çoğaldığının haberidir.
Benim için asıl müjde: Takva sahibi, ibadete düşkün, kalbi aşk-ı ilahiyle dolu, Allah’tan başkasından korkmayan; dava kardeşlerimin, ilim talebelerimin çoğaldığı, alim ve aydınlarımızın, şairlerimizin, yazarlarımızın yetiştiği haberidir.
Benim için asıl müjde: Talebelerimin her zaman ve her yerde İslam’a davet eder hale geldiklerinin haberidir. İslam’a davet vazifesi yılda bir defa olan zekât ve oruç ibadetine ya da ömürde bir defa olan hac ibadetine benzemez. Davet vazifesi, her gün olan namaz ibadetine benzer. Ölünceye kadar her gün ve nerede olursanız olun yerine getirmeniz gereken bir vazifedir. Bu, ölene kadar yapmamız gereken bir vazifedir, unutulmamalıdır.2
ALPARSLAN KUYTUL HOCAEFENDİ’DEN TEŞEKKÜR MESAJI
Bildiğiniz gibi, beni susturmak amaçlı yapılan bir kumpas sonucu yaklaşık iki senedir haksız yere tutukluydum. Milyonlarca insan bana açılan dosyaların suç dosyası değil sus dosyası olduğunu baştan beri anlamıştı. Bu davanın siyasi olduğunu, ortada bir suç olmayıp aksine bir kumpas ve zulüm olduğunu anlayan ve bu sebeple gerek İslami camiadan gerekse farklı görüşlerden siyasetçiler, gazeteciler, hukukçular ve bütün hak taraftarlarına verdikleri destekten dolayı teşekkür ederim.
Tahliye olduğum günden itibaren gerek arayarak gerek sosyal medyadan gönderdikleri yüzlerce mesajla geçmiş olsun diyen selamlarını ileten ve tanışmak isteyen herkese teşekkür ediyorum.
İslam; yanlışlara muhalefettir, doğruları konuşmaktır, mazlumun elinden tutmaktır. Haksızlıklara karşı hep beraber mücadele etmeyi ve bu ruhu kaybetmemek için gerekirse bedel ödemeyi öğrenmeliyiz.
Adalet ve ifade hürriyeti, özgürlük ve adalet mücadelesi verenlerin topluma bir hediyesidir. Adalet mülkün de temelidir, kardeşlik ve huzurun da temelidir. Adaletin olmadığı toplumlarda kardeşlik ve huzur olmaz. Bir ülkede kardeşlik ve huzur yoksa o ülkede adalet yok demektir. Adalet herkesin hakkını vermektir, düşünceyi ifade etme hürriyeti ise herkesin hakkıdır. O hâlde ifade hürriyeti adaletin gereğidir. İnsanların hakkını vermek zorundayız. Adalet ahlaktır, adaleti olmayanın ahlakı yoktur. Adalet ahlakın kalbidir, adalet olmadan ahlak ölüdür. Adalet medeniyettir, adaleti olmayan medeni değildir. Din adalettir, adaletsiz dindarlık sadece kuru bir iddiadır. Adaletsiz dindarlık, kalbi sökülmüş beden gibidir. Kalbi sökülmüş beden nasıl ki ayakta duramaz ceset ise adaletsiz dindarlık da ölü bir dindarlıktan ibarettir. Adaletin sağlandığı, düşünceyi ifade hürriyetinin olduğu, güçlülerin zayıfları ezmediği bir toplum olabilmeyi Allah’tan niyaz ederek hepinize saygılar sunuyorum.3
1. youtube.com/watch?v=nBopIvEvn6Q&list=PL2cqonV2B1AVlx9_SGEHy4vREkl9An-FB2&index=41&t=0s
2. youtube.com/watch?v=4X2mmohrGME&t=5s
3. youtube.com/watch?v=U64bq6zN4zQ