Kapak

"Efendiler! Buradan Terör Çıkmaz Size"

Paylaş:

Bu yazı, Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin yargılandığı 8 Kasım Mahkemesi’nden bir hafta önce furkanhaber.net sitesinde yayımlanmıştır.

8 Kasım’da kamuoyunun yakından takip ettiği bir davanın duruşması yapılacak. Alparslan Kuytul Hocanın yargılanacağı ‘terör davası.’ Gerçekten tarihi bir dava… Bu davayı tarihi yapan, suçun büyüklüğü veya suçlu addedilmeye çalışılan kişinin tanınmış bir şahsiyet olması değil. Bu davayı tarihi yapan, çelişkilerle ve mesnetsiz-boş iddialarla dolu olan bir iddianamesinin olması ve suçlu addedilmeye çalışılan kişinin bu iddialarla uzaktan yakından alakasının olmaması…

Şimdi birileri, mahkemeye intikal etmiş bir davanın iddianamesi hakkında hukukçu olmayan birisinin konuşmasını, yazmasını garipseyebilir. Hiç garipsemesinler. Şayet bu dava hukuki bir dava olsaydı dahi, bu davanın kanun- hukuk boyutunu İslam hukukunun gerekliliğine inanmış birisi olarak eleştirme hakkım vardı. Ancak beşerî hukukun da hiçe sayıldığı şu davanın hakkaniyetsizliğini konuşmak, hakkın hâkimiyetini sağlama çabasında olan insanların da hakkıdır zannediyorum. ‘Müçtehit değilim ama müçtehidi tanırım’ cümlesindeki mantıkla biz de ‘hukukçu değiliz ama bu davanın hukuki olmadığını anlayabiliyoruz’ diyebiliriz.

Hocaefendi’nin tutuklanma kararının verildiği duruşmada, hâkimin kararı açıklarken sarf ettiği gayrı hukuki ve hayli siyasi skandal cümleler, işin rengini aleni bir şekilde ortaya koymuştu. Ancak söz konusu davanın iddianamesi ortaya çıktığında bir kez daha, daha net bir şekilde ortaya çıktı ki, bu dava külliyen siyasidir. İddia edilen suçlamaları okuduğunuzda, bu suçlamalara delil olarak gösterilen konuşmaları dinlediğinizde, ortada akla zarar bir iddianamenin olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz.

Hocaefendi’nin konuşmaları, adeta bir çocuk nazarıyla değerlendirilip kötü bir dev oluşturulmaya çalışılmış veya hayal dünyası hayli geniş, gerçekleri değil de kurguları veya kurgulamayı seven bir yeni yetme genç aklıyla senaryolaştırılmış, bir kurgu-iddianame karşımıza çıkıyor.

Sanki kör adamların, koca bir filin nasıl bir varlık olduğunu, tuttukları yerden tutturmaya çalışmaları gibi bir durumla karşı karşıyayız. Hani altı tane kör adam bir hayvanat bahçesine giderler ve fili tanımaya, kendilerince tanımlamaya çalışırlar. Bir tanesi daha dokunmadan karnına çarpar ve ‘fil, duvardan başka bir şey değildir’ der. İkincisi dişine dokunur, ‘fil mızraktır’ der, üçüncüsü hortumunu tutar ve ‘fil olsa olsa bir yılandır’ der. Dördüncüsü dizine dokunur ve ‘fil ağaçtır’ der. Beşincisi kulağına dokunur ‘bu kesinlikle yelpazedir’ der. Altıncısı kuyruğuna dokunur ‘fil halattır’ der. Hâlbuki filin bu tanımlamaların hiçbirisiyle uzaktan yakından alakası yoktur. Kör adamların bu el yordamıyla yaptıkları tanımlamalar, fil hakkındaki iddialar anlayışla karşılanabilir ancak hukuk adamlarının bir insan hakkında iddiada bulunurken bu kadar kör olabilmelerini anlayışla karşılamak mümkün değildir. Bir iddianame bu kadar mesnetsiz, çelişkili ve iftiraya varacak derecede hakkaniyetsiz olabilir mi? Olabilirmiş gördük. Eğer adaleti tesisin yetkisi, körlere veya kör rolü yapanlara veya onlara senaryoyu yazıp kör rolü oynatanlara verilirse, olacağı budur. Adalet, can gibi emanettir ve emanet ehliyetsiz insanların elinde katledilmektedir. Canlar yanmakta, hayatlar karartılmakta, adaletsizliğin yaşattığı zulüm altında insanlar inim inim inlemektedir.

 

DAVASINA İNANMIŞ BİR ADAM

Hocaefendi’nin alakalı olduğu (yardım etme ve propaganda yoluyla…) iddia edilen terör örgütlerinin çeşitliliğine ve alakasızlığına baktığımızda, ister istemez bir merak uyanıyor insanda; Alparslan Kuytul Hocaefendi kimdir? Kendisi hakkında bu kadar büyük iddialarda bulunulan, suç bulma noktasında gücü elinde tutan adamları bu kadar aciz bırakan ve onların bu kadar saçmalamalarını sağlayan adam, NASIL BİR ADAM? Bu 9 aylık süreçte onun hayatıyla ilgili gerek eşinden gerek talebelerinden birçok detay duyuldu, öğrenildi. Aslında tüm anlatılanları birleştirdiğinizde, özetle çok sade, net, şeffaf, temiz ama bir o kadar da davasına inanmış bir adamın hayatı çıkıyor karşınıza.

Davasına inanmış bir adam: Alparslan Kuytul Hocaefendi. Hayatını anlatan bir videoda ‘Sizi harekete geçiren şey nedir?’ sorusuna şöyle cevap verir: ‘Ben bakıyorum Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmuyor. Allah’ın dediği olmalı! Beni hep harekete geçiren bu olmuştur.’

İşte bu dava adamına Allah Azze ve Celle, herkesin gözlerinin önünde bir hayat yaşattı, yaşatıyor. Çocukluğu, gençliği, Ezher’de okuduğu yıllar ve ilk gençlik yıllarından itibaren başlayan mücadelesi… Gözler önünde yaşanan, bilinen, meşru-legal bir mücadele…

Hal böyle olunca, söz konusu davadaki iddialar sırıtıyor ve insana ‘bu hayattan size terör çıkmaz’ sözünü söyletiyor. İnsanın bu iddiaları söylemeye dahi dili varmıyor, kalemin yazası gelmiyor. Akla zarar FETÖ iddiası mesela. Bu iddia ile ilgili Hocaefendi’nin darbenin olduğu gece yaptığı konuşma ve 15 Temmuz sonrası FETÖ bahanesiyle yapılan haksızlıklar hakkındaki konuşmaları (Hocaefendi’nin yapılan hukuksuzluklara karşı yaptığı açıklamaları, bugün birçok aydın dile getirmeye başladı) delil olarak gösteriliyor. Bunları burada tekrar izah etmeyeceğim. Bununla ilgili eski vakıf başkanı Hasan Demir Bey’in açıklamaları internette mevcut… Bu konuda sadece şunu diyebilirim, Alparslan Kuytul Hoca, FETÖ diye isimlendirilen yapıyla alakalandırılacak son kişi dahi değildir.

Yine, zamanında hükümetin başlattığı ve Hocaefendi’nin de desteklediği ‘çözüm süreci’ bitirildiğinde yaptığı konuşmalar, ‘PKK propagandası yapıyor’ diye iddianameye koyuldu. Oysa PKK’yı kınayan, yaptıklarının terör olduğunu ifade eden onlarca açıklaması Youtube’da gezerken, bunları görmezden gelip kardeşin kardeşi vurmasına karşı çıkan ifadelerini veya ‘ırkların hakkı verilmelidir’ sözlerini PKK propagandası olarak nitelendirmek, haksızlığın ötesinde büyük bir iftiradır. 

Bu davayla ilgili söylenecek çok şey var ama ben birkaç cümleyle özetlemek istiyorum: Bu davadan, Hocaefendiyle ilgili iddiaların İFTİRA olduğu ortaya çıkar. Bu davadan, 10 aydır bir insana saçma sapan, altı boş iddialarla yapılan ZULÜM ortaya çıkar ve bu dava ile terörsüz, TERTEMİZ BİR HAYAT ortaya çıkar... Ama efendiler, bu davadan TERÖR ÇIKMAZ!

Bu davada Hocaefendiyi savunacak olan avukatların işi hayli zor. Hukuki bir davayı savunmak hukuk adamları için kolaydır ancak hukuki anlamda pek de bir kalıba sığmayan, kuru iddialardan oluşan ve reel delillerle desteklenemeyen suçlamalara karşı savunma yapmak yani olmayan bir suçun olmadığının ispatını yapmak kolay bir zanaat olmasa gerek…

 *‘Buradan sana ekmek çıkmaz’ deyiminden kinaye…