Siyasi Makale

Erdoğan Tüm İslam Dünyasının Gazını Alabilir Mi?

Paylaş:

 

Cumartesi günü “Türkiye sokakları neden sakin?” diye sormuştum. Bu yazıda kışkırtıcı film nedeniyle birçok İslam ülkesinde yaşanan şiddetli protestoların Türkiye’de yaşanmamasının ana nedeni olarak AKP iktidarıyla birlikte İslamcılığın ve dolayısıyla İslamî hareketin sisteme entegre olmasını göstermiştim. Aynı soru Başbakan Erdoğan’a sorulunca önce konuyla ilgili verdikleri mesajlara dikkat etmiş ve sözlerini şöyle sürdürmüş: “Sizin mesajınız yoksa ne oluyor? O zaman halk sokağa dökülüyor. Son 10 senede aşırılıklar törpülendi. Bir anlamda paratoner gibi olduk, gaz aldık.”

İslamcılığın merkeze taşınmasının bundan daha özlü ve çarpıcı bir anlatımı herhalde olamazdı. Neyse. Onun bu sözlerini ABD Başkanı Barack Obama’nın İslam dünyasını yatıştırmak için Erdoğan’a ricada bulunduğu haberiyle birlikte değerlendirdiğimizde, karşımıza bu yazının başlığına çıkardığımız soru çıkıyor: Erdoğan tüm İslam dünyasının gazını alabilir mi?

Ama böylesine zor bir görevi herkes üstlenemez. Yumruğunu masaya vuramaz, vursa bile diğer Müslümanların ve Müslüman olmayan toplulukların dikkatini ve ilgisini çekemez. Çünkü İslam ülkelerinde meşruiyetini toplumdan alan rejim ve lider pek yok; Mısır, Tunus gibi ülkelerde de rejim değişiklikleri tam olarak rayına oturabilmiş değil. Türkiye ise, Osmanlı’nın mirasçısı olması, laik yapısı, modernliği içselleştirmiş olması ve Batı ile köklü ve yoğun ilişkileri nedeniyle, kim ne derse desin öncülük özelliğine sahip ender ülkelerden biri. Üstelik Türkiye’yi 10 yıldır, İslamî hareketten gelen ve bu hareketi sisteme entegre etmeyi başarmış bir kadro tek başına yönetiyor.

Sonuç olarak Erdoğan ve dolayısıyla Türkiye İslam dünyasındaki şiddet eğilimlerine karşı, bir medeniyetler savaşının çıkmasını engellemek ve bu yolla Müslümanları, İslam dini ve kültürünü korumak için çok şey yapabilir.

Batı ile Hesaplaşmak

Erdoğan bugüne kadar İslam adına yapıldığı söylenen terör eylemlerine karşı çok açık tavır aldı, bunları tereddütsüz bir şekilde lanetledi ama daha ileriye pek gitmedi.

Galiba istese de pek gidemezdi. Çünkü İslam dünyasını ve onun önde gelen isimlerini teröre karşı net duruşa davet eden Batılı odaklar, bu terörün kaynağında kendilerinin dünya Müslümanlarına yüzyıllardır reva gördükleri muamelelerin bulunduğunu kabule yanaşmıyorlar. Diğer bir deyişle kendi günahlarıyla yüzleşmeyip, bunların hesabını ödemeye yanaşmayıp İslam dünyasını sert bir iç hesaplaşmaya davet ediyorlar.

Örneğin şu basit soruyu soralım: İslam dünyasının dört bir tarafında yaşanan öfke patlamasını sadece şu pespaye korsan filmle (ve tabii bazı komplo teorileriyle) izah etmek mümkün müdür? Bu insanların, söz konusu film vesilesiyle öteden beri maruz kaldıkları aşağılanma, sömürü ve zulme isyan ettiklerini söylemek daha gerçekçi olmaz mı?

Eğer Erdoğan sahiden İslam dünyasının da gazını almaya niyetliyse, “İslamofobi”yi bir nefret suçu olarak kabul ettirmekle işin bitmeyeceğini (ki bu da pek kolay olabileceğe benzemiyor), Batı ile topyekun bir hesaplaşmanın kaçınılmaz olduğunu kabul etmesi gerekiyor.

Ruşen ÇAKIR