Kıymetli okurlarımız, Başyazı bölümümüz kapak konumuzla alakalı olarak, Başyazarımız Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin Aksa Tufanı ile ilgili yapmış olduğu açıklamalarından derlenerek sizlerin istifadesine sunulmuştur. Hayırlı okumalar dileriz.
Hamd, kitabında Müslüman kullarına İslam düşmanlarını tanıtan, onların stratejilerini anlatan alemlerin Rabbi Allah Azze ve Celle’ye; salat-u selam, Kur’an’da gösterilen stratejileri dikkate alarak İslam düşmanları ile mücadele eden ve bu mücadele ruhunu Ümmet-i Muhammed’e miras bırakan Efendimiz’e, selam ise Efendimiz’in mirasına sarılan, İslami mücadeleyi terk etmeyen Müslüman kardeşlerimin üzerine olsun. Selam hassaten Filistin’de Yahudilere karşı Mescid-i Aksa’yı, kutsal değerlerini ve vatanını canı pahasına savunan Hamas’ın ve Kassam Tugaylarının üzerine olsun.
KUR’AN’DA YAHUDİLER
Allah Azze ve Celle, Kur’an-ı Kerim’de birçok yerde Yahudilerin ahlakını anlatmaktadır. Özellikle Bakara, Al-i İmran, Maide Surelerinde ve birçok ayette bu konu geçmektedir. Hâlbuki Kur’an’ın nazil olduğu dönemde Yahudiler İslam’ın karşısında önemli bir güç olmadığı gibi bir devletleri bile yoktu. Buna rağmen Kur’an-ı Kerim sürekli olarak onlardan bahsetmiştir. Müslümanların Medine’ye hicretlerinden sonra Yahudiler ile ilgili birçok ayet gelmiştir. Çünkü Medine’de 3 tane Yahudi kabilesi vardı. Üç kabile de Müslümanlara ihanet etmiştir; biri Hendek Savaşı sırasında, bir diğeri Müslüman bir kadının örtüsünü çekmek suretiyle bir diğeri ise Peygamberimize suikast tertiplemekle ihanet etmiştir. Bu üç kabile de Medine’den sürülmüşlerdir.
Allah Azze ve Celle, Kur’an’da Yahudilere hitaben: وَلَا تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ “Hakla batılı birbirine karıştırmayın ve böylece hakkı gizlemeyin”[1] buyurmaktadır. Bu ayetten anlaşılacağı üzere Yahudiler hakla batılı birbirine karıştırmakta böylece hakkı gizleme stratejisini uygulamaktadırlar. Hâlbuki hakla batıl birbirine karıştırılmamalı ve hakkın bu yolla gizlenmesine müsaade edilmemelidir. Allah Azze ve Celle daha sonra onların kalplerindeki öfkelerini ortaya koymaktadır: وَلَنْ تَرْضٰى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارٰى حَتّٰى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْۜ “O Yahudi ve Hristiyanlar asla senden razı olmazlar sen onların dinlerine tabi olmadıkça. (Onların hayat nizamını kabul etmedikçe, medeniyetlerini reddettiğin müddetçe barış anlaşmaları yapsan da alttan alsan da yumuşak olsan da senden asla razı olmazlar.)”[2] Ayet-i kerime لَنْ edatıyla gelmiştir; kıyamete kadar ya da sonsuza kadar demektir.
Allah Azze ve Celle Yahudilerin bizden asla razı olmayacaklarını bildirmesine rağmen Müslümanlar ehli kitap ile dost olmaya çalıştılar. Müslümanlar Allah’ın verdiği bilgilere güvenmediler mi, yoksa Allah’ın yanlış yapabileceğini mi düşündüler veya o günkü Yahudilerin öyle olduğunu daha sonrakilerin ise öyle olmayacağını mı düşündüler? Eğer Allah Azze ve Celle kitabında sürekli olarak ehl-i kitaptan bahsediyorsa demek ki onlar değişmeyeceklerdir. Değişecek olsaydılar onlar hakkında bu kadar malumat verilmezdi. Ayrıca Allah Azze ve Celle sadece Kur’an’da değil şu anda Yahudilerin okudukları Tevrat’ta ve onların kutsal kabul ettiği diğer metinlerde de Yahudilere kızmaktadır ve şöyle söylemektedir: “Sizi milletlerin arasında bölüştüreceğim, çünkü siz benim emirlerimi yerine getirmediniz. Cihad edin dedim, etmediniz. Haramlara karşı mücadele edin dedim, etmediniz. Ben de buna karşılık sizi parçalayacağım. Üzerinizden kılıç kalkmayacak. Daima korku içinde yaşayacaksınız.”
Hristiyanların şu anda Yahudilerle olan birliktelikleri esas itibariyle İslam’a karşı gerçekleştirdikleri bir birlikteliktir. Yahudiler, Hz. İsa’yı öldürmek için gayret göstermişlerdir. Roma Devleti’ni Hz. İsa’ya karşı kışkırtmışlar ve Hz. İsa’nın öldürülmesi için Romalı generallerle birlikte hareket etmişlerdir. Kur’an da onların kendi aralarında şiddetli bir husumet olduğunu haber vermektedir. “Sen onları birlik zannedersin halbuki onların kalpleri darmadağınıktır”[3] buyurmaktadır. Başka bir ayette “Onların arasına kıyamete kadar devam edecek olan bir öfkeyi saldık”[4] buyurmaktadır. Bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere onların aralarında kıyamete kadar sürecek olan bir kin ve nefret olacaktır. Şu anda birlikte davranmaları da İslam’ı ortak bir tehlike olarak gördüklerinden ve kendilerini İslam’a karşı birlik olmak zorunda hissettiklerindendir. Hristiyanların kitapları olan İncillerde ise Hz. İsa Aleyhisselam Yahudi alimlerine şöyle söyler: “Allah beni size gönderdi ki tıpkı bir tavuğun civcivlerini kanatlarının altına alması gibi sizi kanatlarımın altına alayım. Ancak siz beni de öldürmek istiyorsunuz.”
İsa Aleyhisselam aslında İsrailoğulları’nın peygamberidir. Hz. İbrahim’in oğlu İshak’tan sonra bütün peygamberler Hz. İshak’ın soyundan gelmişlerdir. Yalnızca Peygamberimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Hz. İbrahim’in büyük oğlu İsmail’in soyundan gelmiştir. Yahudilerin Peygamberimizi kabul etmemelerine gösterdikleri mazeret Peygamberimizin İshak’ın soyundan gelmemesidir. Onlar ahir zaman peygamberinin İshak’ın soyundan geleceğine inanmışlardır. Efendimiz ise Hz. İsmail’in soyundan gelmektedir. Bundan dolayı Efendimizi inkâr ettiklerini söylemişlerdir. Hâlbuki Yahudiler yüzlerce peygamber öldürmüşlerdir. Kur’an: وَيَقْتُلُونَ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّۜ “Haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı”[5] buyurmaktadır. Birçok peygamber Hz. İshak’ın soyundan geldiği halde yüzlerce peygamber öldürmüşlerdir; Hz. İsa da Hz. İshak’ın soyundan geldiği halde onu da öldürmeye kalkışmışlardır. Demek ki onları öldürmelerinin sebebi de Peygamberimizi kabul etmemelerinin sebebi de aynıdır. Kur’an bunun asıl sebebini şöyle söylemektedir: “Peygamberler onların nefislerine zor gelen bir şey söylediklerinde, onları ya inkâr eder ya da öldürürlerdi.”[6]
YAHUDİLERİN HAKSIZ TOPRAK TALEBİ
Allah Azze ve Celle onların İslam’ın karşısında yer almalarının ve düşman kesilmelerinin gerçek sebeplerini ortaya koymaktadır. Yahudiler kendilerini en üstün ırk olarak görmekte ve نَحْنُ اَبْنَٓاءُ اللّٰهِ وَاَحِبَّٓاؤُ۬هُۜ “Biz Allah’ın oğullarıyız ve Allah’ın sevgilileriyiz”[7] demektedirler. Allah Azze ve Celle onların bu sözünü reddetmekte ve cevap olarak: “De ki: ‘Peki, ne diye sizi günahlarınızdan dolayı azaplandırıyor?”[8] buyurmaktadır.
Yahudiler “Allah bize Filistin topraklarını vaat etti” demektedirler. Ancak bu 2500 sene önce olan bir vaattir. Yahudiler o zaman buna itaat etmediler, cihadı göze alamadılar, rahatlarını bozamadılar ve Hz. Musa’ya: فَاذْهَبْ اَنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلَٓا “Sen ve Rabbin gidin beraber savaşın”[9] dediler. Şimdi ise ‘Burası bize vaat edildi’ demenin bir manası yoktur. Çünkü eğer 2500 sene evveli ölçü alınacak olursa o zaman Müslümanların 2500 sene evveline gitmesine gerek bile kalmaz çünkü 500 sene evvelinde dünyanın yarısı Müslümanlara aitti. Bu şekilde bir mantık kabul edilemez. 2500 sene önceki devletlerini bahane ederek ‘burası bizimdir’ denilemez.
Rahmetli Abdülhamid Han, Yahudilerin birtakım işler peşinde olduklarını biliyordu ve onların kurmaya çalıştıkları tuzağı bozmaya çalışıyordu. 1890 yılında Haziran ayının sonunda ve Temmuz ayının başında olmak üzere devlet kurumlarına talimat verdiği iki tane ferman yayınladı. Bu fermanlarında ‘Osmanlı Devleti’nin memurları, bakanları hiçbir yerde Yahudi varlığını tanımayacak, Yahudiler bütün platformlarda reddedilecek, hiçbir platformda onlara yer verilmeyecek, Osmanlı hariciyesi Yahudileri asla tanımayacak ve Yahudilere hiçbir zaman toprak satılmayacaktı’. Yahudilerin Abdülhamit’e düşman olmalarının asıl sebebi de budur.
Bu fermandan 7 sene sonra 1897 yılında 1. Siyonist Kongre toplanmıştır ve yayınladıkları ilk bildiride sadece ve sadece Filistin’de Araplarla birlikte yaşamayı talep etmişlerdir. Bir devlet talebi söz konusu değildir. Abdülhamid’in devrilmesinden sonra bu isteklerini büyütmüşler ve ‘Filistin topraklarında bir yerleşim yerimiz olabilir mi’ demişlerdir. Daha sonra bu isteklerini de büyütmüşlerdir ve iki devletli bir Filistin istemişlerdir. 1942 yılında ise tam bir devlet istediklerini ilan etmişlerdir. Çünkü dünya savaşları sonucunda Osmanlı yıkılmış ve artık Filistin’i koruyacak bir hami kalmamıştır. Bunu fırsat bilen Yahudiler orada Filistin Devleti varken onun tamamen kaldırılmasını söylemedilerse de tamamen yok olması için ellerinden gelen yapmışlardır.
İsrail, 1942 yılından sonra Amerika’nın ve Avrupa’nın desteğiyle sürekli Müslümanlara saldırılar gerçekleştirmiştir. Bu saldırılardan kurtulabilenler Gazze’ye gitmek zorunda kalmışlardır. Gazze, Filistin topraklarında yaşayan, diğer Filistinlilerin Yahudi saldırıları sonucunda oraya kaçmalarıyla meydana gelmiş bir şehirdir. Gazze’nin nüfusu bu şekilde çoğalmıştır. O zaman Gazze’deki Müslüman nüfusu 17.000 civarındayken şu anda 2-2,5 milyon civarındadır. İsrail 1948 yılında kurulmuştur. Ondan önce Yahudilerin yaşadıkları alan %6’ydı. Şu anda ise Filistin’in neredeyse tamamını ele geçirmiş durumdadırlar. Bütün devletler orada yaşayanlar tarafından kurulmuştur, başka yerlerden toparlamayla kurulmamışlardır. İsrail ise dünyanın çeşitli yerlerinden toplanmakla kurulmuştur. Bundan dolayı İsrail bir devlet değildir!
AKSA TUFANI
Bugün bazı kimseler HAMAS’ın Aksa Tufanı operasyonunu bir saldırı gibi görmektedirler. Bunlar şu anda orada bir savaşın olduğunu anlamayan kimselerdir. Savaş 1947’den beri haddi zatında 1942’den beri devam etmektedir. Böyle konuşanlar “Savaş yok, o halde neden HAMAS onlara hücum etti?” diye düşünmektedirler. Hâlbuki savaş bitmemiştir ve bu kişiler 3-4 sene evvel 2019 yılında İsrail askerlerinin sivil göstericilere ateş açıp 223 kişiyi öldürdüğünü görmek istememektedirler. Yahudiler 75 yıldır yüz binlerce Müslüman’ı şehit etmişlerdir. Müslümanlar sessiz durdukları zamanda bile İsrail, fırsatını bulduğu anda tekrar hücuma geçmiştir. İsrail hiçbir zaman rahat durmamıştır.
İsrail Başbakanı, Birleşmiş Milletlerde bir harita göstermiştir. Bu haritada Filistinlilere hiç yer verilmemiş, Filistin haritası olmasına rağmen İsrail’e ait gibi gösterilmiştir. HAMAS’ın bu hücumu yapmasının perde arkasında bu yatmaktadır. HAMAS’ın sözcüleri bunu şu şekilde ifade etmişlerdir: “Bize birtakım istihbarat bilgileri geldi. İsrail yeni bir saldırıya hazırlanıyor. Bu saldırılarda HAMAS liderlerini şehid edecekler ve Filistinlilere hiç yer vermeyecekler.” İsrail bunu daha evvel de yapmıştı. 70-80 yaşında olmasına ve tekerlekli sandalyede ömrü geçmesine rağmen HAMAS’ın kurucusu olan Ahmet Yasin’i şehit etmişlerdir. Ondan sonra da onun yerine geçen Abdülaziz Rantisi’yi yalnızca 1 ay arayla şehit ederek 1 ay içinde 2 lideri öldürdüler. Yani İsrail, HAMAS’ın lider kadrosuna yaşama hakkı vermemektedir. HAMAS’ın sözcüsü: “Buna dair haber aldık” demektedir. Herkes bu bilgilere sahip olamaz; lider bilir ancak her zaman açıklayamaz, açıklarsa herkes duyar, karşı taraf önlem alır, plan işlemez hale gelir. Onlarda olan bilgiler bizlerde yok o zaman güveniyorsan itaat edeceksin, güvenmiyorsan da sen bilirsin. HAMAS’ın lideri orada herkesi tek tek ikna mı edecekti? Böyle bir şey olamaz. Böyle bir kitle ile de bir yere varılamaz.
Operasyon ile İlgili Dezenformasyon
HAMAS’ın Aksa Tufanı Operasyonu ile ilgili bir takım yalan haberler yayılmaktadır. İnsanların, Müslüman toplumların HAMAS’ı desteklemesini engellemek için dezenformasyon yapılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin İletişim Başkanlığının sitesinde bu haberlerin yalan olduğu açıklanmıştır:
- “İngiltere merkezli Times gazetesi, İsrail ağır yaralanan bebekleri gösterdi haberini Filistinli çocukların fotoğrafıyla servis ederek açıkça manipülasyon yapmıştır. İsrailli bir televizyon kanalı tarafından ortaya atılan İsrailli bebekler öldürüldü iddiası İsrail yetkililer veya bağımsız taraflarca teyit edilmemiştir. İngiliz Gazetesi buna rağmen doğrulanamayan iddiayı İsrail bombardımanında yaralanan Filistinli çocukların fotoğrafıyla servis etmiştir.”
- “The Times Gazetesi, İsrail ağır yaralanan bebekleri gösterdi haberini Filistinli çocukların fotoğrafıyla servis ederek açıkça manipülasyon yapmıştır. Bir İsrail televizyon kanalında öne sürülen ve sosyal medyada propaganda amaçlı kullanılan HAMAS direnişçileri 40 İsrailli bebeğin kafasını kesti iddiası doğru değildir. İsrail ordusundan yetkililer Anadolu Ajansına ellerinde iddiaları doğrulayacak bilgi veya kanıtın olmadığını söylemiştir.”
- “Bazı sosyal medya hesaplarından paylaşılan bir fotoğrafla ilgili İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu, HAMAS’la savaşmaya gönderdiği oğluyla vedalaşıyor iddiası doğru değildir.”
- “Amerikan Başkanı Biden’ın İsrail medyası tarafından ortaya atılan HAMAS direnişçileri kırk bebeğin kafasını kesti iddiasıyla ilgili ‘Çocukların kafasının kesildiği fotoğraflar göreceğimi hiç düşünmezdim’ şeklindeki açıklaması dezenformasyondur.”
- “Bazı sosyal medya hesaplarından paylaşılan görüntülerle ilgili HAMAS direnişçileri İsrailli bir sivili öldürüp kalbini söktü, iddiası doğru değildir. İddiaya konu görüntülerin Ağustos 2020’de Meksika basınında yer aldığı tespit edilmiştir.”
- “Bazı sosyal medya hesaplarından paylaşılan görüntülerle ilgili Müslüman HAMAS direnişçileri engelli bir İsrailli kadın ile onun bakıcısını öldürdü, iddiası doğru değildir. İddiaya konu olan görüntülerde bir HAMAS direnişçisi hiçbir kadını, yaşlıyı, çocuğu ve ibadet edeni öldürmeyeceklerini söylemektedir. Arapça konuşan direnişçinin söyledikleri Hindu halkını Müslümanlara karşı kışkırtmak amacıyla manipüle edilmiştir.”
- “Yine bazı sosyal medya hesaplarından paylaşılan görüntülerle ilgili HAMAS direnişçileri İsrailli çocukları böyle infaz etti iddiası doğru değildir. İddiaya konu görüntülerin 7 yıl önce Suriye’de kaydedildiği tespit edilmiştir.”
HAMAS’ın karşısında mertçe duramayan namertler, böyle iftiralarla medya ve sosyal medya yoluyla bu şekilde karalama kampanyaları yapmaktadırlar.
Eğer bazı kimseler iyi niyetle Filistinli Müslümanlara İsrail daha çok zulmetmesin diye birtakım şeyler söylüyorlarsa onlar şunu bilmeliler: HAMAS her an her yerde vatanını koruma hakkına sahiptir. Çünkü vatanı işgal altındadır. HAMAS’ı eleştirenler, ‘neden hücum etti?’ diyenler, sanki bir anlaşma yapılmış ve herkesin yeri yurdu belli olmuş ondan sonra HAMAS barışı bozmuş ve saldırıya geçmiş gibi konuşmaktadırlar. Halbuki böyle bir durum söz konusu değildir.
Tüm Filistin Müslümanlarındır. Şu anda ise durum böyle değildir. İsrail orayı işgal etmiştir ve savaş devam etmektedir. Bizim vatanımız işgal altında olsaydı acaba bu anlayışa sahip olanlar teslim mi olacaklardı? Rusya Ukrayna’ya girip işgal etmeye kalkıştığı zaman bütün dünya Ukrayna’yı destekledi ama söz konusu İslami bir direniş örgütü olunca tavır değişmektedir. Demek ki bunlar meseleyi dini yönden ele almaktadırlar. İslami bir hareketse desteklememekte, Hristiyan ise desteklemektedirler. Bu iki yüzlülüktür, çifte standarttır.
Müslümanlar şunu çok iyi bilmedirler: 1983’te Amerikan Başkanı olan Ronald Reagan’ın yaptığı açıklamada: “Son İsmailoğlu’nu son Müslüman’ı çölün derinliklerine sürünceye kadar savaşımız bitmeyecek, devam edecektir” demiştir. İsrail bu şiarla böyle davranmakta ve her gün bir mahalleyi işgal etmekte, her gün biraz daha ilerlemektedir. Mesela HAMAS son birkaç yıldır hiçbir hücumda bulunmamıştır. Ancak İsrail yine öldürmeye, hapse atmaya ve her gün bir mahalleyi daha almaya devam etmiştir. Durum böyle olunca ve 2 milyon Gazze’li ufacık bir yere sıkıştırılınca bu insanlar ne yapmalıydılar? Haritalara bakın, eskiden Filistin’in tamamı Müslümanlarındı yalnızca %6’sında Yahudiler yaşıyordu. Şimdi ise işgalle birlikte durum tersine dönmüştür. Bu durumda nasıl olur da Müslümanlar hala böyle konuşabilirler, bu gerçekten Müslümanlara yakışıyor mu?
HAMAS’ın bu hareketinin perde arkasında bir de şu vardır: HAMAS, çok sayıda insan öldürmemiş çok sayıda esir almıştır. Çünkü HAMAS, İsrail hapishanelerindeki Müslümanları kurtarmak istemektedir. O yüzden çok sayıda esir almaya gayret göstermiştir. İsrail’i gözünde çok büyütenler ‘şimdi ne olacak?’ diye kara kara düşünenler, Allah’ı, HAMAS’ın zeki alimlerini, liderlerini hesaba katmamaktadırlar ve neden HAMAS hücum etti diye onları eleştirmektedirler. Fakat evlerinde, sıcak yuvalarında rahat yaşayanların Filistin’dekilere akıl vermeye hakları olamaz!
FİLİSTİN’İN KURTULMASI İÇİN NE YAPILABİLİR?
Eğer Müslümanlar Filistinli kardeşlerimizin kurtulmalarını istiyorlarsa kendi memleketlerinde İslami hareketi güçlendirmek zorundadırlar. Böylece bütün memleketlerde devleti idare edenlere halk olarak baskı yapabileceklerdir. Halkın baskısı olmadan devleti idare edenler ne Amerika ne de İsrail ile aralarını bozarlar. Müslümanlar kendi topraklarında -Türkiyeliler Türkiye’de, Suriyeliler Suriye’de, Ürdünlüler Ürdün’de, Mısırlılar Mısır’da- İslam’ı hâkim kılmadıkça Filistin’e ciddi bir desteğimiz olamaz. Bu bölgelerde İslam hâkim olmadıkça, Batı anlayışlılar memleketlerin başında oldukları müddetçe, Amerika ve İsrail’le güzel geçinmeyi bir marifet zannedenler memleketleri idare ettikleri müddetçe Filistin kurtulmayacaktır. Filistin’in kurtuluşu Ortadoğu’daki devletlerin İslamlaşmasıyla mümkündür.
Müslümanlar artık İsrail gerçeğini kabul edip ona göre tedbirlerini almalıdırlar. Oradaki Müslümanlara yanlış akıllar vereceklerine, teslimiyeti tavsiye edeceklerine artık mücadeleyi düşünmelidirler. Bunların yanısıra İsrail, Amerika ve İngiliz mallarını mümkün olduğu kadar protesto etmek, boykot etmek zorundadırlar. Müslümanlar farz olmayan şeyleri bile almaktadırlar. Müslümanlar bu konuda hassas davranmalıdırlar. İsrail her bomba attığında bir fabrikasının kapanacağını bilirse o bombayı atarken bin defa düşünecektir.
75 yıldır Filistin’de yüzbinlerce Müslümanı şehit eden zalim ve katil İsrail; HAMAS’ın vatanını, halkını ve mukaddes değerlerini işgalden kurtarmak için yapmış olduğu Aksa Tufanı Operasyonunu bahane ederek katliamlarına katliam eklemektedir. Binlerce Müslümanı daha şehit etmiş; kadın, çocuk, sivil ve hastaların bulunduğu yerleri vurmak suretiyle hem savaş suçu işlemiş hem de barbarlıkta son noktaya ulaşmıştır. Bütün bunlara rağmen devletler “Dünya buna sessiz kalmamalı” diyerek sorumluluğu birbirlerinin üzerlerine atmakta ve aslında sessiz kalmaktan başka bir şey yapmamaktadırlar.
Türkiye başta olmak üzere bütün İslam aleminin yöneticilerinin yapmaları gerekenler:
- Amerika ve Avrupa nasıl net bir şekilde İsrail’in yanında yer alıyor ve her türlü desteği veriyorlarsa İslam alemi de acilen Filistin’e açık ve net bir şekilde her türlü desteği vereceğini açıklamalıdır.
- Büyükelçilerini derhal geri çekmeli ve bir daha da asla geri göndermeyeceklerini açıklamalıdır.
- İsrail büyükelçilerini istenmeyen adam ilan etmeli, ülkelerinden kovmalı ve bir daha da ülkelerine kabul etmeyeceklerini açıklamalıdır.
- İsrail ile bütün anlaşmaları iptal ettiklerini, bu işgal ve zulme son vermedikçe hiçbir askerî, siyasî ve ekonomik anlaşma yapmayacaklarını ilan etmelidir.
- İsrail mallarına tam ambargo koyacaklarını ve bundan sonra hiçbir alışveriş yapmayacaklarını ilan etmelidir.
- Tüm İslam aleminde başta hükümeti kuran partiler olmak üzere tüm parti genel başkanları, milyonların katıldığı büyük mitingler ve yürüyüşler düzenlemeli, Müslümanlar bu konuda tek vücut olduklarını göstermelidir.
- Güvenlik güçleri, İsrail karşıtı eylemleri engellememeli, birkaç kişi taş attı diye İsrail’i protesto eden vatandaşlara sert müdahale etmemeli, İsrail’in attığı füzeler ve büyük bombalar, şehit edilen binlerce sivil, kadın ve çocuk unutulmamalıdır.
- Tüm İslam alemi, hep birlikte yeterli miktarda gıda ve hastane gemileri göndermelidir. Hep birlikte hareket edilirse İsrail, tüm İslam aleminin gemilerini vurmayı göze alamayacaktır. Gazze’ye uygulanan ambargo tüm İslam alemi tarafından delinmelidir.
- İsrail’in işlediği savaş suçları tek tek tespit edilip uluslararası mahkemelere suç duyurusunda bulunulmalıdır.
- Bu büyük zulüm ve katliamı yapan İsrail köşeye sıkıştırılmalı ve egemen bir Filistin devletinin kurulması ve tanınması sağlanmalıdır.
Allah Azze ve Celle oradaki kardeşlerimize yardım eylesin. Allah Azze ve Celle bu hadiseleri Müslümanların uyanışına ve birleşmesine vesile kılsın! Bu olaylar sonrasında yeni gelişmeler olmasını nasip eylesin. Mısır’ın, İran’ın, Türkiye’nin, Lübnan’ın, Suriye’nin hatta Rusya ve Çin’in müdahale etmelerini nasip eylesin, Amerika’nın gözünü korkutsun.
Rabbim Hamas’a ve Filistinli Müslümanlara yardım eylesin, onların gücünü arttırsın, onlara moral ve cesaret versin; İsrail’in gücünü kırsın, İsrail’i destekleyenleri onun yanından defetsin, onların birlikteliğini bozsun ve dağıtsın!
[1] Bakara, 42
[2] Bakara, 120
[3] Haşr, 14
[4] Maide, 14
[5] Al-i İmran, 112
[6] Maide, 70
[7] Maide, 18
[8] Maide, 18
[9] Maide, 24