Haber-Yorum

Haberler

Paylaş:

Türkiye Haberler

TÜRKİYE’NİN LİMANLARI İSRAİL’E GİDEN GEMİLERE AÇIK DURUMDA

Filistin BDS Ulusal Komitesi, Hollanda bandıralı “NORDIC” ve Portekiz bandıralı “KATHRIN” isimli gemilerin İsrail’e mühimmat taşıdığını tespit ettiklerini, gemilerden birinin ise güzergâh üzerinde Türkiye’nin Bandırma limanına demirlediğini açıkladı. Gazeteci Metin Cihan da işgalci İsrail’in en büyük denizcilik şirketi ZIM’ın Türk limanlarında anlık sevkiyatını ifşa etti. Cihan: “İşgalci İsrail ordusuna sevkiyatları nedeniyle dünyanın birçok ülkesinde protesto, engelleme ve yaptırımlara uğrayan İsrail şirketi ZIM, Türkiye’de rahat rahat sevkiyatlarına devam ediyor. Çin, ABD ve İsrail’den sonra ZIM gemilerinin dünyada en çok uğradığı 4. ülkeyiz” dedi. Türkiye’den İsrail askerlerine termal içlik de gönderilmişti. Alparslan Kuytul Hocaefendi devam eden ticaret hakkında şu yorumda bulundu: “İsrail’le ticaretin bitirildiğini söylüyorlar ama türlü türlü yalanlarla ticaret devam etmektedir. Türk firmaları, hükümet ve devlet ticareti devam ettirmektedirler. 50.000 şehit ve 100.000’den fazla yaralı, onlardan kıyamet gününde şikayetçi olacaklar.

Ortadoğu’nun bu durumunun sorumlusu kimdir, kimlerdir? Ortadoğu’yu bu hale getiren projenin adı Büyük Ortadoğu Projesidir. Büyük Ortadoğu Projesi’nin ilk adımı Irak’tı. Filistin bugün bu durumdaysa bunun başlangıcı Irak’tı, ikinci aşaması Libya, üçüncü aşaması Suriye, dördüncü aşaması Lübnan’dı. Hepsinin Amerika tarafından işgal edilmelerine yardım ettiler. Bugün eğer Filistin bu duruma düştüyse bundan birinci derecede Amerika sorumluysa ikinci derecede de Türkiye sorumludur. Türkiye yetkilileri, İsrail’e ‘katil’ diyerek kendilerini rahatlatıyorlar. Halbuki Türkiye’yi idare edenler, 22 yıldır bu yanlışı devam ettirdiler ve İsrail’in önünü açtılar. ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıyım’ diyenler, Allah katında bundan mesuldürler. Büyük Ortadoğu Projesi’nde yer aldığımız andan itibaren tuzağa düştük. Türkiye 2024’te değil 2002’de kaybetti. ‘İsrail geliyor’ diyorlar. Evet, doğru geliyor. Sizin sayenizde geliyor. Saddam olsaydı orada duracaktı. Kaddafi olsaydı orada duracaktı. Beşşar Esad güçlü olsaydı orada duracaktı. Siz Hamas’ı destekleseydiniz orada durdurabilirdiniz. Şimdi Hizbullah’ı desteklerseniz orada durdurursunuz yoksa geliyor. Bu duruma göre eğer İsrail Türkiye’yi de vurursa -insanlarımızın ölmesini istemeyiz- Türkiye’nin: ‘Biz de suçluyuz’ demesi gerekmez mi? Eğer İsrail böyle bir şeye kalkışırsa Furkan Hareketi, Öncü Nesil İsrail’e karşı en önde savaşır.”

 

12 YIL ARADAN SONRA DARBECİ SİSİ TÜRKİYE’DE

Darbeci Sisi, 12 yıl aradan sonra Türkiye’ye geldi ve resmî törenle karşılandı. Sisi, 2013 yılında Cumhurbaşkanı Mursi’ye darbe yapmış ve onunla birlikte yüzlerce İhvan-ı Müslimin mensubunu zindana attırmıştı. Ardından İhvan yöneticilerinden bazılarına idam cezası verilmiş bazıları ise hapse mahkûm edilmişti. Yüzlerce İhvan mensubu ise işkence görerek bazı duyu yetilerini kaybetmişlerdi. Alparslan Kuytul Hocaefendi Sisi’nin 12 yıl aradan sonra Türkiye’ye gelmesini şöyle değerlendirdi: “Türkiye hükümeti, kendini bölgesel bir güç zannetti fakat siyasi davranmadı ve işi kabadayılığa vurdu. Bütün devletlerle arası bozuldu ve ‘biz istediğimizi yapabiliriz’ şeklinde düşündü ancak hiçbir şey yapamadı ve şimdi yeniden arayı bulmaya çalışıyor.  Ben, ‘Ey zalim Sisi, ey darbeci, ey kendi halkına kurşun sıktıran katil!’ vs. diyebilirim. Ben bir fert olarak bu şekilde konuşabilirim ama devletin başındaki böyle konuşamaz. Siyasi davranmak zorundadır. Yoksa ileride geri adım atmak zorunda kalır ve Türkiye’yi de rezil eder. Onun için devleti idare edenlerin siyaseti çok iyi bilmesi gerekiyor. Türkiye hükümeti, Sisi’nin yaptığı darbeye karşı gelmekle hata yapmadı, burada yapması gerekeni yaptı. Çünkü Sisi orada binlerce insanı öldürdü. Zalim zalimdir, zalime karşı gelmek gerekir. Ancak bir diyalog kapısı kalmalıydı. O kapı kalmadı ve Türkiye daha sonra çok yalnızlaştı ve tekrar yakınlaşmak zorunda kaldı.”

BAHÇELİ’DEN DEM PARTİSİNE ÇAĞRI

Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan hakkında: “Tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın” şeklinde açıklama yaptı. Cumhurbaşkanı ise bu açıklamaya mukabil: “Cumhur ittifakı tarafından açılan tarihi fırsat penceresinin kişisel hesaplara kurban edilmemesini ümit ediyoruz” dedi. Alparslan Kuytul Hocaefendi bununla ilgili şunları söyledi: “Türkiye tarihindeki en büyük tehlike ile karşı karşıyadır. İsrail, Lübnan’a ve Suriye’ye girdi oradan sonra Türkiye’ye girmez ama oradaki PKK yani YPG güçleriyle ittifak eder ve onlarla Türkiye’ye saldırır. Türkiye bunun farkındadır. Bahçeli’nin bu teklifi yapması bununla alakalıdır. Orada bir çatışma başladığında Türkiye kendi içinde bir iç savaştan korkmaktadır. Suriye’de böyle bir durum oluşursa Irak’ta da başlayacaktır ve bunlar Türkiye’deki taraftarlarını sokağa çağıracaklardır. Türkiye o yüzden DEM Parti ile uzlaşıp Apo ve DEM Parti ile PKK’nın önünü kesmeye çalışmaktadır. Ama ben dağdakilerin Apo’yu dinleyeceklerini zannetmiyorum. Türkiye Devleti de bunun farkındadır. Apo’ya özgürlük vermenin karşılığında Apo’dan Türkiye’deki PKK’cıların ya da Apocuların siyasi zeminde kalmalarını, saldırıları bırakmalarını, kendi içimizde birlik beraberliği sağlamasını bekliyorlar. Kur’an’ı hakem yapmayanlar, Kur’an’dan medet ummayanlar Apo’dan medet umar hale geldiler. ‘Kur’an ne diyorsa öyle olsun’ deselerdi daha izzetli, şerefli bir çözüm olurdu. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri Kürtlerin hakları verilseydi, Türkçülük yapılmasaydı, onlar da Kürtçülük yapmazdı. O zaman böyle bir ortam oluşmazdı. ‘Türkiye Türklerindir’ denilirse kardeşlik sağlanmaz. Bu işin çözümü Apo’nun konuşması değil, Kur’an’dır. Kürt halkı Müslüman’dır. Kur’an hakem olsun, silahlar sussun, kardeşlik olsun. Bunu yaparsanız Apo’dan medet ummanıza gerek de kalmaz.”

 

BAHÇELİ’NİN AÇIKLAMASININ ARDINDAN TUSAŞ’A YÖNELİK TERÖR SALDIRISI

23 Ekim Çarşamba günü, Türk Havacılık ve Uzay Sanayi Anonim Şirketi (TUSAŞ) Kahramankazan Yerleşkesine terör saldırısı düzenlendi. Patlayıcı ve uzun namlulu silahların kullanıldığı saldırıda 5 kişi hayatını kaybederken 22 kişi de yaralandı. Saldırıyı gerçekleştiren 2 terörist ise etkisiz hale getirildi. Alparslan Kuytul Hocaefendi bu saldırı hakkında şu değerlendirmede bulundu: “TUSAŞ’a yapılan saldırıyı lanetliyorum. Suçsuz, günahsız beş insan vahşice, kalleşçe katledildi. Terör her zaman kalleştir. Hiçbir suçu günahı olmayan insanları orada nöbet beklediği için sadece gündemi değiştirmek ya da birtakım projeleri engellemek için bu tür eylemler yapmak kabul edilemez. Böyle bir mücadele yöntemi de kabul edilemez. Örgütlerin kutsalı olmadığı için kendilerince her yöntemi caiz görüyorlar. Kutsal insanı terörist olmaktan korur.

Devlet Bahçeli saldırıdan bir gün önce: ‘Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın’ dedi. DEM Parti de bunu olumlu karşıladı. Bir gün sonrasında böyle bir olay yaşandı. Bu saldırının 2 hedefi olduğu ortadadır. Birincisi: Türkiye’nin uçak sanayisinin gelişmesinin istenilmediği mesajı verilmiştir. TUSAŞ’a yapmaları bu saldırının arkasında büyük güçlerin olduğunun da alametidir. Çünkü PKK’nın Türkiye’nin uçak sanayisini engellemesi mümkün değildir. İkincisi: Bu saldırıyı daha sonra PKK üstlendi. PKK demek ki şu mesajı vermek istedi: ‘Siz DEM Partiyle böyle bir yola giriyorsunuz ama biz evet demeden hiçbir şey olmaz ve biz buna evet demiyoruz. Bu projenizi kabul etmiyoruz. Yani Apo’yu çıkartmakla barışı sağlayamayacaksınız. Biz bunu kabul etmeyeceğiz, haberiniz olsun’ demek istediler. Bu hedeflerini masum insanları öldürmeden söyleyebilirlerdi. Demek ki kutsal olmayınca insan kendince böyle mesajlar veriyor. Helal, haram anlayışı, acıma ve merhamet duyguları olmayınca insan bu şekilde acımasız bir varlığa dönüşüyor.”

Dünya Haberler

İSRAİL LÜBNAN’DA SİBER SALDIRI GERÇEKLEŞTİRDİ

İsrail’in Lübnan’da 2 gün üst üste gerçekleştirdiği, telsiz ve telefonların patlatıldığı siber saldırı neticesinde 37 kişi öldü, çok sayıda kişi ise yaralandı. Bu saldırı hakkında Alparslan Kuytul Hocaefendi şu yorumda bulundu: “Bu olaydan anlaşılması gereken şudur: Büyük ihtimalle Hizbullah’ın içerisinde hainler var. Ya hainler o telsizleri getirdiler ya da ucuz yollu bir yerden telsiz bulduklarını düşündüler ve aldatıldılar. Bundan çıkan sonuç şudur: Müslümanlar çok dikkatsiz, çok tedbirsizdirler. Hizbullah silahlı bir örgüttür. Silahlı bir örgütün bilmediği bir yerden telsiz alması mantıklı değildir. Bu işler böyle olmamalıdır. Çok daha dikkatli, tedbirli bir şekilde olmalıdır ama maalesef büyük bir tedbirsizlik var. İsrail, ikinci aşamaya geçtiğini söylemektedir. Bununla Lübnan’ın işgalini kastettiği açıkça ortadadır. Bu olay bahanesiyle Lübnan’ı işgal etmeyi planlıyorlar gibi. Çünkü Hamas onların önünde engel olduğu gibi Hizbullah da onların önünde engeldir. Hep ‘İsrail savaşı yaymaya çalışıyor, biz bu tuzağa düşmeyelim’ diye düşünüyorlardı. Bundan dolayı sessiz kalıyorlardı. Şimdi sıra Lübnan’a geldi. Arz-ı mevudun içerisinde Lübnan ondan sonra Suriye ve Türkiye vardır. Müslümanlar Allah için Filistinli mücahitleri desteklemediler hiç olmazsa kendi vatanlarını koruyabilmek için desteklemek zorundadırlar. Özellikle vaat edilen topraklarda oturanlar bunu yapmak zorundadır. İsrail orada durdurulmazsa eninde sonunda Adana’ya kadar gelecektir. Müslümanlar toptan savaşı göze almadıkları müddetçe bu iş bitmez. Cesaretten başka çaremiz yoktur.”

AFGANİSTAN’DA KADINLARA ÇALIŞMAK YASAK MI?

Afganistan İslam Emirliği Başbakan Yardımcısı Mevlevi Abdulkebir, kadınların çalışmasının yasak olduğuna dair yapılan propagandalar hakkında: “85.000 kadın şu an devlet kadrolarında resmi vazife ile görev yapıyor. Yöneticileri kadın olan hastaneler bile var” şeklinde açıklama yaptı. Alparslan Kuytul Hocaefendi bu konu hakkında şunları söyledi: “Afganistan’da, Amerika’ya ve Sovyetlere rağmen İslam devrimi gerçekleştiği için bunu hazmedemeyenler sürekli Afganistan aleyhinde haberler yapıyorlar. Kadınların çalışmasının yasak olduğunu söylemeleri de onlardan birisidir. Afganistan ile ilgili sürekli bir aldatma ve iftira haberleri var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti İletişim Başkanlığının dezenformasyonlarla ilgili birimi Afganistan’la ilgili yapılan dezenformasyonları ortaya koymak zorundadır. Afganistan yeni bir İslam Devletidir. Bazı acemilikler yapabilirler. Devlet idare etmek kolay değildir. Bazı konularda hatalar olur, zamanla bunlar hallolur. Afganistan’a sürekli iftira atanlar Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zamanı hatırlamalılar. Şapka giymeyenler idam edildi, Hilafet zorla kaldırıldı, kılık kıyafet zorla değiştirildi, şapka zorla giydirildi, birçok cami ahıra çevrildi. İçki, kumar, faiz, zina gibi günahlar topluma sorulmadan-referandum yapılmadan hepsine izin verildi. Bunları ‘O zaman daha yeni yeni devlet kurulduğu için mecburen biraz diktatörlük yapmak gerekiyordu’ şeklinde yorumluyorlar. Afganistan’ı da o zaman öyle yorumlayın, onlar da daha bir-iki sene evvel devrim yapmışlar. O zaman onları da öyle yorumlayın. Başkalarına gösterdikleri anlayışı Afganistan için göstermiyorlar. Çünkü Afganistan Müslüman. İşte bütün mesele bu.”

İNGİLTERE’DE ŞERİAT MAHKEMELERİ

İngiltere’de boşanma, aile içi şiddet, mali anlaşmazlıklar gibi konularda karar veren yüzden fazla şeriat mahkemesi bulunmaktadır. İngiltere’de şeriat mahkemeleri bulunurken Türkiye gibi çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde şeriat mahkemesinin bulunmamasını değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: “Bu bilgi kesin doğruysa bu İslam’dan alınmıştır. İslam, iki Yahudi arasında aile içi şiddet, miras meselesi, evlilik ya da boşanma gibi ahvali şahsiye denilen konularda kendi şeriatına göre mahkeme olma hakkına müsaade etmektedir. İngiltere’de böyle bir şey olunca şaşırıyorlar ancak onlar bunu bizden öğrendiler. Bir Yahudi ya da bir Hıristiyan, bir Müslümanı öldürürse orada İslam mahkemesine gidilir ama 2 Yahudi veya 2 Hıristiyan zina ederse ya da biri birinin malını çalarsa orada kendi şeraitleri geçerli olur. İngiltere yaptı diye belki İslam aleminde de buna benzer görüşler başlar. Hâlbuki bizim onları taklit etmeye ihtiyacımız yoktur. Zaten taklit etmek caiz değildir. Biz ‘Allah’ın hükmü budur’ demek zorundayız. Bu topraklar Müslümanların topraklarıdır. Nasıl olur da bir Müslümana laik kanunları dayatabilirler? İslam Devleti mi daha özgürlükçüdür, yoksa laik Kemalist devlet mi daha özgürlükçüdür? Allah’ın kanunları olursa ‘Herkese dayatılacak, olmaz’ diyorlar ama kendi kanunları olunca dayatma hakları oluyor. Sen Allah’tan daha yetkilisin herhalde. Allah’ın dayatma yetkisi yok, senin dayatma yetkin var, öyle mi? Allah’a vermediğin yetkiyi sen alıyorsun. ‘Benim böyle bir yetkim var’ diyorsun. Bu hadsizliktir.”

“TÜRKİYE, CEZAYİR KADAR OLAMADI”

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun Gazze’deki duruma ilişkin: “Allah’a yemin ederim ki Mısırlılar bize Gazze ile olan sınırlarını geçme izni verseler Cezayir ordusunu Gazze’ye göndermeye hazırız” dedi. Cezayir Cumhurbaşkanının bu tutumunu değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi, Türkiye’nin kendini Orta Doğunun en güçlü devleti zannettiğini ama Gazze olayında öyle olmadığı ortaya çıktığını ifade etti ve şu yorumda bulundu: “Hiçbir riski göze almayanlar Gazze’nin hamisi olamazlar. Zalimle karşı karşıya gelmeyi göze almayanlar hami olduklarını ispat edemezler. Türkiye Cezayir Cumhurbaşkanı kadar bile konuşamadı. Amerika, İsrail ve Avrupa’yla karşı karşıya gelmemek için Allah ile karşı karşıya geliyorlar, farkında değiller! Cezayir’in gücü belki Türkiye’nin yarısı kadar yoktur. Lafa gelince ‘NATO’daki en güçlü ordu Amerika’dan sonra biziz’ diyorlar. Bu olaylarla Türkiye’nin bir şey yapmadığı ve Kudüs’ün de İslam aleminin de hamisi olmadığı ortaya çıktı. Türkiye, Cezayir Cumhurbaşkanının bile tavrını gösteremedi. Yemen’deki Husilerin tavrını gösteremedi. Lübnan Hizbullah’ının tavrını gösteremedi. ‘Büyük devletiz’ havalarını artık bırakmalılar.”