Dedelerimiz hac ibadetinin yapıldığı günlere “Hac Mevsimi” derlerdi. Hac, bir mevsimdi onlar için. Her hac mevsiminde bir heyecan kaplardı içlerini. Kura çekileceği için de çıkar mı çıkmaz mı diye düşünüp dururlardı. Yaşlarına ve ağarmış saçlarına-sakallarına aldırmadan “Ben Rasulullah’ın yaşadığı yere gitmek istiyorum” derlerdi.
O zamanlar hac çocuklar için hacdan getirilen hediyeler demekti. Tespihler, çocuklar için küçük seccadeler, misk-i amber kokuları ve tabi ki hac fotoğraf makinası. İçindeki filmlerde Mekke ve Medine’den fotoğraflar bulunan, üzerindeki siyah kolu aşağıya indirdiğinizde ‘şak’ diye diğer fotoğrafa geçen çocukluğumuzun neşeli oyuncağı… Bir gözümüzü makinenin merceğine dayıyor diğerini ise kapıyorduk. Sonrasında hayallerimizin bitmez tükenmez kapıları açılıyor, sokak ortasında küçük çocuklar arasında elden ele dolaşan makine birden o çocukları Mekke’ye götürüyordu.
Bu yıl da siz kıymetli okuyucularımızın bu heyecanı yaşaması adına sayfamızda Mekke ve Medine’den karelere yer verirken, her yıl milyonlarca Müslümanın ziyaret ettiği fakat iki yıldır pandemi bahanesiyle mahzun bırakılan Kâbe’nin, yeniden eski haline dönmesini diliyoruz.
