İslam, dünyaya huzur, insanlığa onur vermek için gelmiştir. Tarih, geçmişten günümüze, insanlığın hayatında çok büyük tesirler bırakan İslam’ın sayısız güzel örnekleriyle doludur.
Alemlerin Rabbi Allah Azze ve Celle, biz kullarını en güzel surette yaratmakla kalmamış şu alemde sorumluluk sahibi ve üstün varlıklar olmamızı da dilemiştir. İnsanın ve dünyanın nasıl huzurlu olacağını, barışın hangi şartlarda mümkün olabileceğini en iyi bilen Rabbimiz, bunun gereği olarak peygamber ve kitap göndermeyi her topluma lütfetmiştir. Bu sayede, doğru yolu ve istikameti bulma işinde insana yardımcı olmuştur. Eğer “Şüphesiz hidayet yolunu göstermek bize aittir”1 ayeti gelmemiş olsaydı insanoğlu bu zor meseleyle baş başa kalacaktı. Şu hâlde insanın işi ve görevi hidayeti/doğru yolu tayin etmek değil, tayin edilmiş olanı bulup tabi olmaktır.
Hal böyleyken insan hiçbir devirde haddini aşmaktan, yaratılmış bir kul iken, ilahlığa soyunmaktan vazgeçmemiştir. Ölümlü ve aciz bir varlık olan insan, eline geçirdiği beşerî güç ve imkanlarla azgınlaşmakta ve zalimleşmektedir. Güç ve iktidarını adeta ebedi zannetmekte, kendisi gibi inanıp düşünmeyenlere her türlü zorbalığı reva görmektedir. Kur’an-ı Kerim, bu tür zorba ve zalimleri Firavun’un şahsında kınamaktadır. “Kuşkusuz o (Firavun) bozgunculardandı.”2
Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de son yıllarda İslam’a ve İslami cemaatlere karşı engellemeler, baskılar artmıştır. İslam’ın yeniden tarih sahnesine çıkması, Batının iflas etmiş ve insana zarar veren medeniyetine karşı İslam Medeniyetinin canlanma ve dirilme emareleri, kuşkusuz Batıyı olduğu gibi, onların izinden gidenleri de telaşlandırmaktadır. Memleketimizde son sekiz yıldır yaşananların -bahaneler farklı olsa da- gerçek sebebi İslami gelişmelerden duyulan rahatsızlıklardır. Genelde tüm İslami cemaatlere, özelde ise Furkan Hareketine karşı yapılanlar, aslında İslam’ın toplumda yayılmasını engellemek, dine yönelişleri durdurmak ve İslami cemaatleri toplumun gözünde kötü ve zararlı göstermek amacı taşımaktadır.
Dini söylemlerle iktidara gelmiş bir hükümetin ve “dindar nesil yetiştireceğiz” diyen bir iktidarın devrinde, 1949 yılında çıkartılan kanuna dayanılarak Kur’an öğretildiği gerekçesiyle evler mühürlenmekte, buna karşı çıkan Müslümanlar hapsedilmektedir. Yıllardır toplumun dinini tanıması amacıyla yapılmakta olan İslami konferansların engellenmesi sürerken, işin çok daha ileriye götürülüp Kur’an okunan evlerin kapatılması, Türkiye’nin nerelere götürüldüğünün açık belgesidir. Hiçbir gayr-i müslim cemaatin öğrenci evleri ve vakıfları basılmaz ve kapatılmazken maalesef bin yıldır İslam’a hizmet etmiş bu milletin topraklarında, İslami cemaatlerin vakıf ve dernekleri kapatılmakta, dindar öğrencilerin kaldığı evler mühürlenmektedir. Olay vahimdir ve ciddidir. Ancak komünist Çin’de görülebilecek davranış ve uygulamalar, İslam’a ve İslam’a hizmet edenlere olan düşmanlığın boyutlarını gözler önüne sermektedir.
Oysa memleketimizde gençlerimizin hali içler acısıdır. Ne ailesinden ne okulundan ne de çevresinden dinini öğrenemeyen gençlerimiz, amaçsız bir hayatın içinde ne yaptığını anlayamadan yaşamakta, nefsinin ve arzularının peşinden hızla uçuruma doğru ilerlemektedir. Türkiye nüfusunun yaklaşık %16’sı 15-25 yaş grubunda uyuşturucu madde bağımlılığı tehlikesi altındadır. Bu ise yaklaşık 13 milyon gencimize tekabül etmektedir. Allah ve ahiret bilinci verilmeyen halkımız da benzer tehlikeler altındadır. Hızla artan boşanmalar, cinayetler ve intiharlar milletimizin içinde bulunduğu ruhi bunalımı ve yaşadığı manevi boşluğu göstermektedir. Öte yandan toplumda görülen adaletsizlikler, haksız yere işinden atılanlar, düşüncesini söylediği için özgürlüğü ellerinden alınanların olduğu bir ülkede, İslami cemaatler ve hocalar da susarsa insanların ve gençlerin dinden uzaklaşması kaçınılmaz olur.
Her dönemde İslam’dan ve İslam davetçilerinden haz almayan sistemler ve zalimler olmuştur. Onlar kendi menfaatlerini korumak için toplumları felakete sürüklemekten çekinmezler. Ancak Sünnetullah’ın gereği olarak, çok zulmedenlerin ve İslam’la savaşanların hezimete uğramalarına hiçbir güç engel olamayacaktır.
- Leyl, 12
- Kasas, 4