Tefsir

Kur’an İle Büyük Cihad!

Paylaş:

     “O hâlde kâfirlere itaat etme ve O (Kur’an) ile büyük bir cihad yap!”1

     Kur’an-ı Kerim’de daha ilk inen surelerden itibaren Müslümanlara kazandırılmak istenen temel karakterlerden biri kâfirlere asla itaat edilmeyeceği anlayışıdır. İlk inen ayetlerde “Ona (kâfire) sakın itaat etme!”2, “Vahyi yalanlayanlara itaat etme!”3 buyruklarıyla Müslümanların bu anlayışı kazanması için temel yapı taşları döşenmiş oluyordu. Tevhidin temel hakikati olan Allah’tan başka bütün otoriteleri reddetmek, bu anlayışın yerleşmesiyle mümkün olmaktadır. Yeni bir hayat nizamı ortaya koymak, şirk ve zulüm düzenlerini ortadan kaldırmak, öncelikle onların karanlıklara sürükleyen bütün düşünce ve davranışlarını reddetmek4 ve onlara hiçbir şekilde itaat etmemekle mümkündür. Bu ayette de bu düstur veciz bir şekilde tekrar edilerek kâfirlere itaat edilmemesinin Allah’ın kesin bir emri olduğu vurgulanıyor. 

     Furkan Suresi’ndeki bu ayet, Mekki olduğu hâlde itaat etmemenin ötesinde bir de cihad etmeyi emrediyor. Kur’an-ı Kerim’in temel kavramlarından biri olan cihad; maddi ve manevi bütün imkânları seferber ederek mücadele etme, gayret etme anlamına gelir. Zaman zaman “kıtal (savaş)” kavramıyla karıştırılan cihad kavramı çok geniş bir manaya sahip olup her türlü mücadele ve muhalefeti kapsamaktadır.

     MÜCADELENİN ESASLARINI VAHİY BELİRLER

     Müslümanlara, bu anlayış iyice benimsetildikten sonra artık kâfirlerle cihad etmenin mümkün ve hatta zorunluluk olduğu açıklanıyordu. Kendilerini değiştiren Müslümanların dünyayı değiştirme vakitlerinin geldiği, zulüm düzenleriyle baş edebilecek bir seviyeye ulaştıkları, artık mücadelenin başka bir boyuta taşındığı bu ayetle ilan ediliyor. Dünyaya İslam hakikatini ulaştırabilmek, elbette büyük bir mücadele/mücahede gerektiriyordu. Peki, bu mücadelenin vasıtaları ve taşıması gereken sıfatları nelerdir? İşte bu soruları cevaplandıran bu ayet mücahedenin Kur’an ile yani Kur’an’ın ortaya koyduğu hareket metoduyla yapılması gerektiğini belirtiyor. Ayette geçen “hu” zamirinin ulemanın ekseriyetine göre Kur’an’ı kastettiği kabul edilmiştir. Bazı âlimlere göre de bu zamirle “İslam” kastedilmiştir. Sonuçta İslam’ın temel esasları Kur’an tarafından ortaya konduğu için arada büyük bir anlam farkı oluşmamaktadır.

     Dünyayı değiştirmeyi hedef edinen bu büyük mücadelenin Kur’an ile yapılması emredilirken ayrıca ‘büyük bir cihad ile’ cümlesiyle Kur’an’ın sahip olduğu kudret güçlü bir şekilde vurgulanıyor. Müslümanların maddî, sosyal, siyasî ve askerî herhangi bir gücü yokken onlara Kur’an ile büyük bir cihad yapmalarının emredilmesi, dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biridir. Kur’an’ın sahip olduğu bu mucizevi güç Müslümanların bugün anlamaktan aciz kaldıkları ve bir türlü kavrayamadıkları en büyük dayanak noktası olarak Mekkeli Müslümanlara izhar ediliyor. 

     ZULÜM DEVAM ETTİKÇE CİHAD DA DEVAM EDECEKTİR

     Bugün, İslam coğrafyasının her tarafında Müslümanların kanı akmakta, zulüm akıl almaz boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Böyle bir ortamda Kur’an’ı referans almayan ve kendi heva hevesine kapılarak birtakım çabalar ortaya koyanlar fayda yerine zarar meydana getirmektedir. Kur’an’ın hükümleri rafa kaldırılmışken, adalet kurumu tamamen yozlaşmış, içki, kumar, faiz, zina gibi büyük günahlar kanunlarla güvence altına alınıp toplumun kılcal damarlarına kadar sirayet etmişken, İslam hayattan koparılıp camilere, hatta camilerden de çıkarılıp vicdanlara hapsedilmiş bir hâldeyken bunu görmeyip suni ve detay meselelerle ilgilenen Müslümanların Kur’an’ı anlamaktan ve onunla büyük bir cihad etmekten, yani bizzat Kur’an’da çok kesin bir şekilde yasaklanan bu haramlarla mücadele etmekten nasıl uzaklaştırıldığını büyük bir şaşkınlıkla müşahede etmekteyiz. Kur’an’ın hükümlerinin kamil manada uygulanıp yaşanabilmesi için gerekli olan ümmet birliğinin kurulması yolunda temel basamaklardan olan cemaat kavramı ve cemaatler toplumda kötü gösterilmeye çalışılırken, İlahiyat profesörlerinin diliyle Kur’an’ın Allah kelamı olmadığı fikri sinsice topluma zerk edilirken, karikatür/sanat denilerek Peygamber Efendimiz’e hakaret edilirken, toplumdaki saygın âlimler iftiralarla karalanmaya çalışılırken büyük bir cihad örneği sergileyerek bu yanlışlara ve zulümlere karşı durması gereken Müslümanların birçoğu, partimize, işimize, rahatımıza bir zarar gelmesin diyerek susmakta ve Kur’an’ın emirlerini büsbütün hayatından çıkarmış bulunmaktadır. Bu kötü tabloya bakıp da “Acaba bir çıkış yolu yok mu?” diye düşünürken, Furkan Suresi’ndeki bu kısa ve etkileyici ayet, bizi yeniden canlandırıp harekete geçirmekte ve sahabe neslinin tarihte yaşanıp yok olan bir nesil olmadığını, her çağda ve her coğrafyada yeniden canlandığını ortaya koyacak bir güç ve kuvvet olarak sinelerde yeşerip insanlığa umut olarak yolumuza ışık tutmaktadır.

     Yolumuzu aydınlatıp, kötülükleri bertaraf eden Kur’an; güçlü, sağlıklı ve insana yakışır bir medeniyet kurmak, ebedi saadete ulaşmak için gerekli bütün açıklamaları yaparak5 bizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmakta6 ve kâfirlere karşı Kur’an ile büyük bir mücadeleye/mücahedeye girişmemizi emretmektedir.

     Elhamdulillahi Rabbi’l Âlemin…

  1. Furkan, 52
  2. Alak, 19
  3. Kalem, 8
  4. Bakara, 221
  5. Kehf, 54
  6. İbrahim, 1