• Anasayfa
  • Bölümler
  • Gündem
  • Kur’an Okunan Evin Mühürlenmesi, Anayasal Yürüyüşe Tutuklama ve Çıplak Arama Skandalı

Gündem

Kur’an Okunan Evin Mühürlenmesi, Anayasal Yürüyüşe Tutuklama ve Çıplak Arama Skandalı

Paylaş:

Konya ve Osmaniye’de birçok hukuksuz olay yaşandı. Yaşanan bu hukuksuz olayların konuşulduğu programda ele alınan hukuki konuları sizlerle paylaşıyoruz…

KUR’AN OKUNAN EVİN MÜHÜRLENMESİNİN HUKUKİ KARŞILIĞI

Din ve ibadet hürriyeti anayasal koruma altındadır. Yani Müslümanlar kendi evlerinde ya da başka bir yerde mekân fark etmeksizin toplanıp Kur’an okuyabilir, Kur’an’ın manası üzerine konuşabilirler. Bu gayet doğal bir haktır ve anayasal bağlamda koruma altındadır. Bu konuda hiçbir yönetmelik, hiçbir kanun anayasadan üstün olmayacağına göre bu hususta bir sınırlama getirilemez.

MÜVEKKİLİN AVUKAT TALEP HAKKI

Müvekkillerin avukatlarıyla görüşme hakkı avukatlara ve müvekkillere kanunen tanınmış bir haktır. CMK, soruşturmanın her aşamasında müdafinin müvekkiline iştirak edebileceğini, müvekkilin müdafinin her aşamada yardımından faydalanabileceğini açıkça ifade eder. Fakat biz avukat olarak Osmaniye’de gözaltındaki müvekkillerimizle ilk etapta görüştürülmedik. Bunun üzerine Adana Baro Başkanıyla iletişime geçtik, durumu anlattıktan sonra müvekkiller talep ettikleri takdirde görüştürüleceğimiz haberi geldi. Bunun üzerine Semra Hanım bizi aradıktan sonra Emniyetin giriş kapısına gittik. Adımımızı atar atmaz, polis itip, kapıyı üzerimize kapattı. Kendisine avukat olduğumuzu ve içeriden Semra Hanım tarafından arandığımızı söylediğimiz halde birden bağırmaya başladı ve “Öyle kafana göre buraya giremezsin, biz seni istediğimizde içeri alırız, sen içeri giremezsin” dedi. Biz avukatız ve emniyet görevlileri tarafından açıkça engelleniyoruz. Bu şekilde biz görevimizi nasıl yapacağız? İnsanlar bizim hukuki yardımımızdan nasıl faydalanacaklar ya da biz ailelere nasıl haber vereceğiz? Hangi yetkiyle kendilerini kanundan yüksek tutuyorlar? Net bir şekilde: “Talimat bu şekilde” dediler. Hukuk talimattan üstün hale gelmiş. Hukukçular olarak bu durumdan mustaribiz.

ÇIPLAK ARAMANIN HUKUKTAKİ YERİ

Çıplak arama kime yapılırsa yapılsın son derece onur kırıcı ve insan haysiyetine yakışmayan bir davranıştır. Her ne kadar bu inkâr edilse de çıplak arama yöntemi uygulanıyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yayınlamış olduğu kararname ile beraber yakın bir tarihte “çıplak arama” ifadesi “detaylı arama” olarak değişti. Aslında bu çıplak aramanın ya da detaylı aramanın gözaltı esnasında yapılması mümkün değildir. Bu sadece tutuklanıp ya da hüküm giymiş olan kişilerin cezaevine gittikleri zaman yapılır. Bunun amacı da cezaevine dışarıdan herhangi bir şeyin girişini engellemektir. 21. yüzyılda yaşıyoruz, teknoloji gelişti. Bu tür şeylerin tespiti artık kolay. Zaten yönetmelik de şu şekilde değişti: “Arama ve sayımlar sırasında insan onuruna ve haysiyetine saygı ile utanma duygusunun ihlal edilmemesi esastır.”  Dolayısıyla bu uygulamanın gözaltına alınan bir kimseye yapılması tamamen hukuksuzdur.

ÇIPLAK ARAMAYA MARUZ KALAN KİMSE NE YAPMALIDIR?

Çıplak aramaya maruz kalan kişi kesinlikle böyle bir şeye müsaade etmemelidir, gerekirse olay çıkartmalıdır, avukatlarıyla iletişime geçmelidir ya da kendisine baro tarafından atanan bir avukat varsa avukata durumu bildirmelidir. Avukatlar da bu durumda hassas davranmalıdırlar çünkü bu muamele aslında bir kimseye yapılan onur kırıcı bir davranış değil tüm insanlığa yapılan bir onur kırıcı davranıştır. Böyle davranışların önüne geçilmediği taktirde, artacaktır. Bugün ona yapılan, yarın başkasına yapılır ve bu cezasızlık ilkesi artık insanların daha cüretkâr olmasına sebep olur. Önceden cezaevlerinde çıplak arama söylentileri duyulurdu artık bu durum emniyete kadar indi. İnsanların tamamen onurunu ve gururunu kırmak suretiyle yasal haklarından vazgeçmeleri istenir hale geldi. “Sen anayasal hakkını kullanırsan ben de senin gururunu, onurunu kırarım, senin psikolojini bozarım” anlayışındalar ve bir nevi tehdit ediyorlar. Bu konuda Ömer Faruk Gergerlioğlu daha önce çıplak aranan farklı kişileri gündeme getirmişti. Tepkiler artınca kanundaki çıplak kelimesi detaylı kelimesi olarak değiştirildi ama tabi fark etmiyor yine aynı şekilde uyguluyorlar. Fakat demek ki bunun dillendirilmesi, konuşulması, anlatılması gerekiyor.

EMNİYETE GİTMEK İSTEYENLERİN “VALİLİĞİN YASAK KARARI VAR” DENİLEREK ENGELLENMESİ

Valilik bir şehre girişi olağanüstü bir hal varsa savaş gibi ya da şehre girmesi büyük tehlikelere sebebiyet veren kişilerin olması durumlarında engelleyebilir. Osmaniye’de yaşanan olaylarda bunların hiçbiri yoktu. Ayrıca Valiliğin bir yasaklama kararı da mevcut değildi. Dolayısıyla gözaltındakilerin yakınlarının, sevenlerinin Osmaniye’ye alınmaması tamamen hukuksuz bir uygulama ve polislerin keyfi muamelesidir. Aslında maksat yakınlarının emniyetin etrafına gelmelerini engellemekti. Bir de şunu ifade edelim: Valilik böyle bir yasaklama kararı çıkaramazdı zaten. Bu hukuka aykırı bir karar olurdu.

KAMERA KAYDI ALAN ÇOCUĞA GÖZALTI

Osmaniye’de bir çocuk kamera kaydı aldığı için gözaltına alındı. Danıştay 10. dairesinin bu noktada şöyle bir kararı var: “Polisin kamerayla videoya alınması suç değildir.” Danıştay’ın kararı bu şekilde olduğu halde emniyet görevlileri hukuk ve anayasa tanımıyor. Biz gözaltındaki kişilerle görüşmek için emniyetin önünde beklerken polis memuru bize: “Müvekkillerinize bizleri görüntüye almamalarını söyler misiniz? Bizim belki düşmanlarımız var” dediler. Biz de cevap olarak: “Kendilerine karşı hukuksuz bir tutum sergileniyor, icabında polis tarafından darp ediliyor. Siz hukuksuzluk yapmayın, hukuksuzluk yapmayan bir adam, kendisinin çekilmesinden rahatsız olmaz” dedik. Biz orada görüşme yaparken polisler kendi şahsi telefonlarıyla ve polis kamerasıyla bizim görüntümüzü çektiler. Biz bir hukuksuzluk yapmadığımız için görüntümüzün alınmasından rahatsız olmadık.

Görüntü alınmasından korkulması şunu gösteriyor: Demek ki bir hukuksuzluk yapılıyor. Bu hukuksuzluğun da yayılmasından korkuyorlar ve bunun kayıt altına alınmasını istemiyorlar. Bunun başka bir izahı yok. O çocuğun bundan dolayı gözaltına alınması da fiyasko. Bir devlet kurumu köprü altında mafyaların yaptığı bir takas yapar gibi ailesine çocuğu böyle bir takasla teslim etti. Emniyet bu çocuğu bir suç işlemesi şüphesinden dolayı gözaltına almışsa ve işi bittiyse ailesine teslim edecekse ailesine haber verir, ailesi de emniyete gelir ve orada teslim eder. Köprü altında çocuk teslim etmek endişe verici bir durumdur, devletin kurumlarını itibarsızlaştırmaktır. Bizim temennimiz devletin bu insanlardan kendi kurumlarını arındırmasıdır.

TUTUKLULARIN BAŞKA İLLERE SEVK EDİLMESİ DURUMU

Normal şartlarda eğer ki bir hükümlü veya tutuklu başka bir cezaevine sevk edilirse ailelerinin bu durumdan haberdar edilmesi gerekir. Aileler bize ulaştıklarında, telefon görüşmeleri olduğunu ve bu görüşme için saat geçmesine rağmen aramamalarından dolayı merak edip cezaevini aradıklarını ve cezaevi yönetimine gittiklerine dair neden bilgilendirme yapılmadığını sorduklarını söylediler. Biz de cezaevi ile görüşmelerini sağladık ve kimlerin nereye ne şekilde sevk edildiğini öğrendik. Suç nerede işlenmiş ise soruşturma nerede görünüyorsa ekstrem bir durumda olmadığı müddetçe kişinin oradaki cezaevinde kalması esastır. Biz buradaki amacın şu olduğunu düşünüyoruz: Tutuklu olan kişinin direncini kırmayı hem maddi hem manevi hem de psikolojik anlamda yıldırmayı amaçlıyorlardı. Hem de aileye zorluk yaşatmak istiyorlardı. Gerek maddi gerek manevi olarak bir çökertme içerisine girdiklerini görüyoruz.

OSMANİYE’DE VE KONYA’DA BULUNAN TUTUKLULARIN HUKUKİ SÜREÇLERİ

Osmaniye’deki olay için yedi gün itiraz süremiz var onunla ilgili itirazımızı hazırlıyoruz yedi gün içinde yapacağız. Konya’daki olay için itiraz yapıldı ancak reddedildi. Malum önce soruşturma aşaması devam ediyor, savcının bu aşamada lehine ve aleyhine delilleri toplaması gerekiyor. Ancak şu aşamada zaten yürüyüş yapılmış, görüntüler var, kimse yürüyüş yapmadık demiyor. Aslında toplanacak bir delil de yok. Konya ve Osmaniye dosyalarının uzaması için hiçbir sebep yok. Savcının bunları bir an önce açıp, asıl mahkemelerine tevdi etmesi gerekiyor ama genelde siyasi dosyalarda, özellikle Furkan Gönüllerinin dosyasında, soruşturma aşaması uzatılarak tutukluluk süresinin uzatılması yönünde bir eğilim var.

* Av. Yusuf Işık ve Av. Alişan İnci’nin Furkan TV’de canlı olarak katıldıkları programdan derleme yapılmıştır.