Yahudiler Hz. Musa’dan önce Firavunların zulmü altında inim inim inliyorlardı. Allah Azze ve Celle onları zulümden kurtarmak için Hz. Musa’yı gönderdi. Musa Aleyhisselam onlara yıllarca hakkı anlattı. Kur’an-ı Kerim Hz. Musa’ya 9 mucizenin verildiğini anlatır. Bütün bu mucizeleri ve Firavun’un denizde boğulduğunu görmelerine rağmen hiçbir zaman hakiki imana ulaşmadılar. Hz. Musa’nın talebesiydiler ama hiçbir zaman O’na layık talebeler olmadılar.
İsrailoğulları’nın Putperestlikleri
Allah onları denizden geçirip kurtardığında ilerde putperest bir millet gördüler ve tekrar putperest olmak istediler. Bununla ilgili ayette: “İsrailoğullarını denizden geçirdik. Putları önünde bel büküp eğilmekte olan bir topluluğa rastladılar. Musa’ya dediler ki: ‘Ey Musa, onların ilahları (var; onların ki) gibi, sen de bize bir ilah yap.’ O: ‘Siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz’ dedi” buyurur.1 Yani ‘Bunların putları var bizim putumuz yok. Bize bir put yap.’ Hz. Musa: ‘Bu kadar mucize gördünüz, Firavun’un emri altında inliyordunuz. Firavun sizi esir olarak kullanıyordu. Allah size beni gönderdi. Şimdi ayrı bir devlet kurmaya doğru gidiyoruz. Sizi Firavunların zulmünden kurtaran Allah’a böyle mi şükredeceksiniz? Ne kadar cahilsiniz’ dedi.
Daha sonra Allah Azze ve Celle Hz. Musa Aleyhisselam ile kırk gece sözleşmiş ve Musa Aleyhisselam 40 gün sonra İsrailoğullarına döndüğünde onların dinden döndüklerini görmüştü. Hz. Musa Tûr Dağı’nda 30 gün ibadet etti, oruç tuttu. 10 gün daha ilave edildi ve son 10 günde kendisine Tevrat verildi. Hz. Musa Tevrat elinde, mutlu bir şekilde kavminin yanına döndü. Bir medeniyet kuracaktı o güzelim kitapla… Döndüğünde onların tekrar putperest olduklarını gördü. Onlardan Samiri adında biri: “Musa gitti gelmedi. Herhalde ölmüş olsa gerek. Bize bir ilah lazım, ilahsız kaldık.” diyerek altın topladı. Altını erittiler, buzağı şeklinde bir heykel yaptılar. “İşte bu bizim ilahımız olsun” dediler. Kur’an-ı Kerîm bununla ilgili: “(Tur’a gitmesinin) Ardından Musa’nın kavmi süs eşyalarından böğürmesi olan bir buzağı heykelini (tapılacak ilah) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onları bir yola da yöneltip-iletmediğini (hidayete erdirmediğini) görmediler mi? Onu (tanrı) edindiler de, zulmedenler oldular buyurur.2 Musa Aleyhisselam döndüğünde onların tekrar putperest olduklarını görünce öyle sinirlendi ki, kendini kaybederek elindeki kutsal kitabı attı. Abisi Hz. Harun’un sakallarından tutarak: “Sen buna nasıl müsaade ettin?” dedi. Abisiydi ama Hz. Musa’nın makamı ondan yüksekti. Hz. Harun dedi ki: “Ey anamın oğlu! Beni bu alçakların karşısında rezil etme! Sen bunları bilmiyor musun? Ben bunlara engel olmaya çalıştım, az kalsın beni de öldüreceklerdi. Canımı zor kurtardım bunların elinden.” Hz. Musa sakinleşti, Tevrat’ı geri aldı. “Ya Rabbi! Beni de kardeşimi de affet ve bizimle bu zalimlerin arasını ayır!” diyerek onlara beddua etti. Bir peygamber kendi ümmetine normalde beddua etmez, fakat Hz. Musa daha fazla dayanamadı.
Asırlarca Firavunların zulmü ve esareti altında, onlarla birlikte yaşaya yaşaya putperestlik onların içine işlemişti. Allah Azze ve Celle putperestliğin ve şirkin onlara su gibi içirildiğini ifade eder. Su içilince bütün bedene yayılması gibi buzağı sevgisi yani putperestlik onların bütün hücrelerine kadar işlemişti. Onların durumunu anlatırken Kur’an: “… Size verdiğimize (Kitap’a) sımsıkı sarılın ve dinleyin” (demiştik.) Demişlerdi ki: “Dinledik ve baş kaldırdık.” İnkârları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki: “İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor?”3 buyurur.
Peygamberlerin içerisinde en çok yaşayan Hz. Musa değil fakat böyle bir ümmete düştüğü için en çok çile çeken Hz. Musa’dır. Bazı kaynaklardan öğrendiğimize göre Hz. Musa bu görevi 40 sene kadar yaptı fakat 950 sene anlatan Hz. Nuh’dan daha fazla çile çekti. Kur’an’a bakarsanız böyle bir ümmeti olduğu için en kızgın peygamber Hz. Musa’dır. Ancak kızan mı suçludur, kızdıran mı? Allah Azze ve Celle bütün bunlardan dolayı onlardan bu sancağı aldı.
Peygamberleri Öldürmeleri
Hz. Musa’dan sonraki 1000-1200 sene içerisinde yüzlerce peygamberi öldürdüler. Hz. İsa’yı da öldürmek istediler. Demek ki hiç değişmemişler. Hangi peygamber onların hoşuna gitmeyen bir şey dediyse öldürdüler. Kur’an buyurur ki: “Her ne zaman bir peygamber gelseydi onlara, onların nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şey söylediği zaman ya o peygamberleri öldürüyorlardı ya da inkâr ediyorlardı.”4 Tefsirlerde geçen rivayetlere göre bazen günde 300 peygamber birden öldürdükleri olurdu. Rivayetler zayıf olabilir ama bunların çok peygamber öldürdüğünü Kur’an da söylüyor. Kur’an buyurur ki: “Haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı”5 Kimi peygamberleri koyun gibi kestiler. Zekeriyalar… Yahyalar… İncil’de de Hz. İsa der ki “Ey İsrailoğulları! Allah beni size gönderdi ki tavuğun civcivlerini kanatlarının altına alıp-koruması gibi ben de sizi kanatlarımın altına alayım, adam edeyim. Siz ise, beni de öldürmek istiyorsunuz.” Yahudiler Romalı putperestlerle Hz. İsa’nın aleyhinde ittifak edip, Hz. İsa’nın onlar tarafından öldürülmesini istediler. Dönemin krallarını Hz. İsa’ya karşı kışkırttılar. İşte İsrailoğulları’nın Hz. İsa’ya kadar durumları buydu. Hıristiyanlar bugün menfaatleri gereği Yahudilerle birlikteler. Yoksa ilah kabul ettikleri İsa’yı onlara göre Yahudiler öldürdüler, başardılar, çarmıha gerdiler. Madem ki Yahudiler onların ilahlarını acılar içinde çarmıha germiş ve öldürmüş o halde neden Hıristiyanlar onlarla dost oluyorlar? Çünkü bazı konularda anlaşamasalar da neticede hepsi şirk dinine mensupturlar. Bir tek İslam yeryüzünde Tevhid dinidir. İslam’a karşı o yüzden birleşmektedirler.
Kur’an’a Tarihselci Bakamayız
Bugün Müslümanlar İsrail oğullarına bakıp ‘İsrail böyle yapıyor, şöyle yapıyor’ diyorlar. Kendi peygamberlerini öldürenler elbette Filistinlileri de öldürür. Bunların tarihi böyledir. Allah Azze ve Celle bize bunları yüzlerce ayetiyle anlattı fakat biz anlamak istemedik ve onları dost edindik. Şimdi de cezamızı çekiyoruz. Allah bize Yahudileri musallat ederek kefaret ödetiyor, anlamayanlara gösteriyor. Fakat hâlâ anlamayanlarımız var! Hâlâ onları dost edinenler var! Hâlâ Amerika’nın İsrail’in aleyhinde bir kelime konuşmayanlar var! Hâlâ “Amerika ve İsrail dostumuz” diyenler var! Böyle diyenler oldukça kefaret ödemeye devam edeceğiz ve bu zulümler bitmeyecek. İmtihan, talebe öğrenmesi gerekenleri öğrenip sınıfı geçtiği zaman biter. Biz anladık mı ki imtihanımız bitsin?
Şimdiye kadar her kim kâfirle dost olduysa cezasını da gördü. Ancak Müslümanların samimi olanlarının artık anlaması gerekmez mi? Kur’an’ın anlattığı İsrailoğullarının o zamanki Yahudiler olduğunu zannedenler var. Bunlardan bir kısmı “Kur’an’a tarihselci yaklaşalım” derler. Mesela Yahudilerle ilgili ayetleri gördüğü zaman ‘bu âyetler o günküler içindir, bugünkü Yahudileri kastetmiyor’ diyorlar. Bazıları ahlakı bozar, bazı hocalar ise bu şekilde dini bozar. Dini bozanlar, ahlakı bozanlardan daha tehlikelidirler.
Tevrat mı değişti? İncil mi değişti? Yahudi mi değişti? Hıristiyan mı değişti? Kur’an’ın anlattığı 3000 sene evvelki Yahudi neyse Kur’an’ın indiği dönemde yani 1400 sene önceki Yahudi de oydu. Daha sonra da aynıydılar, bugün de aynıdırlar. ‘Kur’an’a tarihselci bakalım’ diyenler böyle bakarlarsa o zaman Kur’an’ın büyük bir kısmını (hâşâ) atmış olurlar. Yahudilerle ilgili ayetleri “o zamankiler için” diye anlarsanız yüzlerce ayeti saf dışı edersiniz. Münafıklarla ilgili ayetleri ‘O günkü münafıklarla ilgilidir, bugünkü münafıkları içermiyor, onları kapsamıyor’ diye anlarsanız yüzlerce ayet de öyle gider. Putperestlerle ilgili ayetleri ‘O günküler için’ diye anlarsanız, Hıristiyanlarla ilgili ayetlere ‘O günküler içindir’ derseniz yine aynı şey olur. Bu şekilde Kur’an’ın büyük bir kısmını iptal etmiş olursunuz.
Allah Celle Celaluhu Kur’an-ı Kerim’de bize onların asırlar içerisinde değişmediğini anlatır. Peygamberimiz döneminde, sonrasında ve tarih boyunca ahlakları değişmemiştir. Çünkü kaynakları ve örnekleri aynıdır.
- A’râf - 138
- A’râf - 148
- Bakara - 93
- Mâide - 70
- Bakara - 61