ZAMAN GAZETESİ’NE YAPILAN KAYYIM ATAMASI İLE BERABER TÜRKİYE’DEKİ GİDİŞATI NASIL GÖRÜYORSUNUZ?
O cemaatin bütün televizyonlarının kapatıldığı, birçok hastanesine, okullarına, dershanelerine el konulduğu gibi şimdi de Zaman gazetesine el konuldu, kayyım atadılar ve besbelli ki yarın; “Bu gazete zarar ediyor. O halde bunu kapatıyoruz” diyecekler, kapatacaklar. Diğer televizyonlara ve gazetelere yaptıkları gibi hem el koyuyorlar, kötü idare ediyorlar, kasten batırıyorlar. Ondan sonra da kayyım kararıyla bu gazete, bu televizyon daha iflah olmaz deyip kapatılmasına karar veriyorlar.
Kıymetli kardeşlerim! Ben bu kadar Hükümet, bu kadar Başbakan, bu kadar Reis-i Cumhur gördüm, böyle bir şey hayatımda görmedim. Türkiye nereye gidiyor? Hukukun üstünlüğü diye bir şey kalmadı, hukuk diye bir şey yok. Türkiye’de üstünlerin hukuku var. Üstünler, yetki ve makam sahibi olanlar ne diyorsa mahkemeler onların dediği gibi karar veriyor. Cumhurbaşkanı; Anayasa Mahkemesi’nin kararı için, “saygı duymuyorum, kararını tanımıyorum ve uymuyorum” diyor. O öyle deme hakkına sahipse o zaman mesela bizim de “yerel mahkemelerin verdiği kararı tanımıyoruz” deme hakkımız olmaz mı? En yüksek mahkemenin kararını Cumhurbaşkanı olduğu halde tanımama hakkı varsa, o zaman Zaman gazetesinin sahiplerinin de yerel bir mahkemenin verdiği kararı tanımama hakkı yok mudur?
Mademki Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımıyorum, uymuyorum demek mümkünmüş; o zaman siz şimdiye kadar neden hiç bir harama bu tavrı göstermediniz. Madem böyle konuşulabiliyormuş; mesela Laikliği de tanımıyorum deseydiniz. Mesela içkinin, faizin, zinanın yasak olması gerekir deseydiniz… Bir harama rest çekseniz de alkışlasak sizi. “Zinayı yasaklıyorum” deyin hadi görelim. Sizin cesaretiniz sadece cemaatlerin malına-mülküne, gazetesine, televizyonuna el koymada mı oluyor?
Bu olayların başlangıcı neydi hatırlayın. İki sene evvel cemaatle hükümetin kavgası… Bir güç bunu başlattı. Cemaat yaptı mı, yapmadı mı bilmiyorum. Yaptıysa bile birileri bu yanlışı kasten yaptırdı. Sonra da Hükümete haber etti, arayı bozdu ve onlar bütün makamlardan tasfiye edildi, yerine eski sosyalistler, Ergenekoncular getirildi. Bu iş bu maksatla yapıldı. Mesele sadece cemaatin hataları değil, bu bahane ediliyor ve bütün cemaatlerin önü kesilecek ve kesilmeye başlandı. Cemaatlere ve Türkiye’deki İslami faaliyetlere 13 yıldır iki türlü darbe vuruldu:
Birincisi; Yönlendirmelerle neredeyse tüm cemaatleri AKP’nin çatısı altında topladılar. Herkesi Demokrasi ve Laiklik taraftarı yaptılar. Bu İslami harekete ve cemaatlere vurulmuş büyük bir darbedir. Hareketin bitmesidir, varlıklarının gereğinin kalmamasıdır. Demokrasi taraftarı ve laikliğe razı, kendi medeniyetinden vazgeçmiş bir cemaatin varlığının bir gereği var mıdır?
İkincisi; Cemaat olayı bahane edilerek her şeye el konulma ve baskı kurma dönemi başlıyor. Türkiye eski Türkiye değil. Şu son iki yıldır eski Türkiye bitti, Yeni Türkiye başlıyor. Yeni Türkiye daha diktatör bir Türkiye olacak. Bence bu kararlar sadece ne Cumhurbaşkanı’nın ne de Başbakan’ın kararı… Bir derin güç var. Bu derin güç Türkiye’deki özgürlüğü fazla buluyor. Bu derin güç artık Türkiye’yi Ortadoğu ülkesi yapmak istiyor. Suriye, Irak, Ürdün, Libya, Yemen gibi… Kimsenin konuşamadığı, yasakların getirildiği, hiçbir sebep yokken sabahın köründe evlere baskın yapıldığı bir ülke… Memleketin aydınlarının evlerine sebep yokken, delil yokken, makul şüphe denilerek baskınlar yapılmaktadır, götürülmektedir sonra geri bırakılmaktadır. Gözdağı verilmektedir. Türkiye Ortadoğu ülkesi olmaya doğru gidiyor. Türkiye diktatörlüğe doğru gidiyor. Hiçbir devlette olmayan kanunlar çıkıyor; “Makul şüphe” kanunu gibi. Polis tipinize bakacak ve karar verecek. “Ben senin tipinden hoşlanmadım, şüphelendim, seni götüreceğim” diyecek. Biz 12 Eylül’ü de gördük. Ben o dönemde bile böyle bir kanun hatırlamıyorum.
Molotof’u bomba sayan kanun çıkardılar. Molotof elbette ki suçtur, elbette ki ne insanlara ne de bir araca atılamaz. Bırakın insanı, hayvana bile atamazsınız bunu. Molotof atmak suçtur ama bomba kabul edilmesi doğru değildir. Dünyanın neresinde Molotof bomba kabul edilmiştir? Bombanın ne olduğu belli; basit değildir, herkes yapımını bilmez ve çok etkilidir. Molotof’u nasıl bomba sınıfına koyarsınız? Elbette bir cezası olmalı ama cezası bu değil. Mesela birisi bir insana tokat vursa, elbette suçtur, bunun bir cezası olmalıdır. Ama adam vurmuş sayılır mı?
Kıymetli kardeşlerim! Şunu bilesiniz ki bütün devletlerin ortak bir stratejisi, ortak bir sünneti vardır ki o da bir şeyi bahane ederek baskıcı kanunlar çıkarmaktır. Bunu diktatör bir sistem kurmak isteyen bütün devletler yapar. Her gün yüz kanaldan söyleye söyleye küçük bir şeyi büyütür büyütür sonra ağır kanunlar çıkarılır. Cumhurbaşkanı’nı da ikna etmişler bu işe. Bu kanunları onun eliyle çıkarıyorlar, yarın belki onu da bir şekilde devirip sonra onu da mahkemeye verecekler. Görevi bitecek, kendisi gidecek ama sistem kalacak. Bu diktatör sistemi onun eliyle hazırlıyorlar. 1920’lerden 1950’ye CHP nasıl hatırlanıyor? Tek parti zulmü diye hatırlanıyor ve bu yüzden Solcular zor durumda kalıyorlar. Bu onların alnında bir kara leke gibi. Şimdi benzerini bu tarafa yapıyorlar. Bu olaylar ve çıkarılan kanunlar AKP ve o düşüncede olan insanların belki 50 sene suçlanmasına sebep olacak. AKP zulmü diye tarihe geçirecekler, bunu kasıtlı yapacaklar.
Hükümet farkında değil, gitgide daha sertleştiriliyor. Bir şeyler bahane edilerek sert bir düzen kuruluyor. Paralel deniyor; ağır kanunlar çıkarılıyor. PKK deniyor; ağır kanunlar çıkarılıyor ve sistem gitgide özgürlüklerin kısıtlandığı, daha diktatör bir sisteme doğru gidiyor. Ortadoğu ülkesi olmaya doğru gidiyoruz. Bence bu Amerika’nın işine gelir. Türkiye’de daha diktatör bir devlet oluşursa Türkiye, Irak ve Suriye gibi olur. Türkiye’nin dışarıda bir tane dostu kalmadı. İçeride de AKP’li olmayanlar AKP’ye düşman oldular. Eskiden adam AKP’li değilse de düşman da değildi. Artık öyle değil, yapılan şeyler nefreti çoğaltıyor.
Görünen o ki olaylar daha da büyütülecek, kanunlar ve operasyonlar daha da sertleştirilecek ve daha sonraki aşamada; “halkınıza zalimce davranıyorsunuz” diyecekler ve müdahale etmek isteyeceklerdir. 2011 yılında çıkmış 1973 sayılı Birleşmiş Milletler kararına göre; bir devlet kendi halkına orantısız güç kullanırsa Birleşmiş Milletler müdahale edebilecektir. Yani önce orada diktatör bir sistem kurduruyorlar sonra olayları başlatıyorlar daha sonra da müdahale ediyor ve ülkeyi bölüyorlar. Irak’a müdahale ettiler Irak bölünmedi mi? Suriye’ye müdahale ettiler Suriye de bölündü, bölünecek. Demek ki bir yere müdahale edebilmek için evvela orada diktatör bir sistem kurmak gerekiyor.
Türkiye PKK ve paraleli bahane ederek ağır kanunlar çıkarır, holdinglere, televizyon ve gazetelere el koyarsa, tanklarla şiddetli operasyonlar yapar, orantısız güç kullanırsa dış güçlere müdahale için fırsat vermiş olacaktır. Irak’ta Saddam’ı, Suriye’de Beşşar’ı, Libya’da Kaddafi’yi bahane ettiler. Stratejileri budur. Özetle Türkiye Ortadoğu ülkesi yapılıyor.
http://www.tvfurkan.com/zaman-gazetesine-yapilan-kayyim-atamasi-ile-beraber-turkiyedeki-gidisati-nasil-goruyorsunuz_cb3730c8b.html