“Biz ise istiyorduk ki, yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları (yeryüzüne) mirasçılar kılalım.”1
Yukarıdaki ayet Hz. Musa Aleyhis Selam devrindeki İsrailoğullarından bahsetmektedir. Fir’avn’ın idaresinde ağır işkence ve zulümlere uğramışlar, Allah azze ve celle de onları bu zulümden kurtarmak ve kendilerine yeryüzünde şeref bahşetmek için Hz. Musa Aleyhis Selam’ı göndermişti. Bu ayetin hemen öncesinde ise Fir’avn’ın İsrailoğullarına yaptığı zulümlere değinilmektedir: “Gerçekten Fir’avn, yeryüzünde zorbalığa yöneldi ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinden bir fırkayı zayıf bırakarak oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu. Şüphesiz ki o fesatçılardandı.”2
Mısır topraklarının ilahı3 olduğunu iddia eden, Hz. Musa’nın tebliğine karşı çıkan Fir’avn, ayeti kerimenin ifadesiyle gerçekten azmıştı.4 Allah’ın otoritesine karşı çıkmakla kalmıyor, O’nun kullarını da ezdikçe eziyordu.
Halkını Gruplara Ayırdı, Erkekleri Katletti:
İlahlığa soyunan Fir’avn niçin halkını fırkalara ayırmıştı? Şüphesiz tüm beşerî sistemler, dün olduğu gibi bugün de halkların kendi hallerine bırakılırsa bir gün sistemlerini sorgulayacaklarını ve gerçekleri görüp uyanacaklarını düşünerek bunun önlemlerini almaya çalışmışlardır. İşte bu korkudan dolayı Fir’avn “böl, parçala ve öylece egemen ol kaidesine uygun olarak halkını köleleştirebilmek için parçaladı.”5 Ayrıca onları, içlerinden hiçbirisinin kendisine muhalefet edemeyeceği gruplar haline getirmek istemiştir.
Fir’avn’ın bu siyaseti, esasında içinde taşıdığı korkuyu yansıtmaktadır. Güçlü bir devleti ve ordusu olduğu halde zulümle yürüyen sistemin bekasından endişe etmektedir. Bu hal göstermektedir ki, Allah’a rağmen ilahlığa soyunarak yeryüzünde egemenlik iddiasında bulunanların sistemleri, madden ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, zayıftır ve zulmettikleri Müslümanların bir gün uyanmasından endişe etmektedirler.
“...İçlerinden bir fırkayı zayıf bırakarak oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu...” ayetinde zayıf olarak anılan fırka İsrailoğullarıdır. Bu fiil yukarıda anlatılandan daha ağır bir zulümdür. Rivayete göre bir kâhin, Fir’avn’a “İsrailoğulları arasında falanca gece doğacak bir çocuk sebebiyle senin mülkün ve devletin yok olup gidecektir.” demiş, o belirtilen gecede on iki erkek çocuk doğmuş ve Fir’avn onları öldürtmüştür. Müfessirlerin ekserisine göre bu işkence, İsrailoğulları arasında uzun seneler devam etmiştir. Bir diğer rivayete göre ise Fir’avn’ın ırkından olan Kıptiler, Hz. Musa Aleyhis Selam’ı bulabilmek için İsrailoğullarından doksan bin kişiyi katletmişlerdir.6 Fir’avn’ın tarihte eşi olmayan bu çocuk katliamı, doğacak olan Hz. Musa (a.s.)’yı öldürmeye matuftu.
Bir Musa için doksan bin çocuğu gözünü kırpmadan öldüren azgın Fir’avn’ın korkusu neydi?
İşte bunun cevabını sonraki ayet vermektedir: “Biz ise istiyorduk ki, yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları mirasçılar yapalım.”7 Yani ağır işkencelere uğrayan kullara, Rahmet-i İlahi yetişsin, onları bu halden kurtarsın. Razi, bu ayetin manasını “Onları gerek dini gerek dünyevi hususlarda (kendi zamanlarının) öncüleri kıldık.”8 şeklinde açıklamaktadır. Elmalı ise bu ayete “Korktukları şeyi başlarına getirelim, İsrailoğulları sebebiyle devletlerinin sona ermesini, kendilerinin yok olmasını görsünler.”9 şeklinde mana vermiştir. “Onları varisler kılalım” ifadesinde “amaç iki gücü karşı karşıya getirmektir; bir yandan insanların çok şeyi yapabildiğini düşündükleri Fir’avn’un şişirilmiş kof gücü, öte yandan insanları ürküten basit maddi güçlerin karşısında tutunamayacağı, savrulup gittiği yüce Allah’ın gerçek ve dehşet verici gücü.”10 Diğer bir açıdan ayet, Fir’avn ve sisteminin yerine onları getirip yerleştirelim, yani güç ve iktidarı onlara verelim, manasına gelmektedir. Kasas suresinin 6. ayetinde geçtiği üzere Allah (c.c.), ezilen kullarına lütufta bulunduğunda onların eliyle zulüm ve şirk düzenlerini dağıtacak, Fir’avn ve ordusunun korktukları şeyi başlarına getirecek, böylece Fir’avn ve ordusu alaya alıp horladıkları mü’minlerin eliyle yenilgiye uğratılacaklardır.
Fir’avnî sistemler ve korkuları:
Kur’an’ın, Allah’ın düşmanlarını temsilen anlattığı kıssalardan olan Fir’avn kıssası, en çok zikredilen kıssalardan biridir. İman edenlere yapmış olduğu ve tarihte benzeri olmayan vahşet, Hz. Musa Aleyhis Selam eliyle gerçekleştirilecek olan inkılâbı önlemeye yetmemişti. Allah Azze ve Celle ve resullerine itaat ettiklerinde Rabbimiz onlara verdiği vaadi gerçekleştirmiş, onları yeryüzünde önderler ve âlemlere üstün kılmıştı. Ancak, sonraları görevlerini yapmaz olup itaati terk etmişler, söz dinlemeyip Allah’a ve Resulune düşmanlık beslemişlerdi. Bunun üzerine yeryüzünün önderliği son Peygamberle birlikte İsrailoğullarından alınarak, Ümmet-i Muhammed’e verilmiştir. Evet, bugün aynı “Onları önderler yapalım” ayeti bu ümmet için de geçerlidir. Bu kıssadan anlaşılıyor ki tarih boyunca, dün olduğu gibi bugün de Allah’ın otoritesini tanımayan kâfirler, iktidarlarını korumak ve yaklaşan İslam İnkılâbını durdurabilmek için ellerinden gelen her katliamı yapacaklardır. Bu nedenle bugünün Fir’avn’i sistemlerini temsil eden ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, İsrail gibi zulüm rejimleri, tarihte ve günümüzde ataları olan Fir’avn’ın zulüm geleneğini başarıyla sürdürmektedirler.
Korkunun ecele faydası yok; yukarıdaki kıssanın öğrettiği bir gerçek de ne zaman mü’minlere yönelik baskı ve zulümler ağırlaşmış ve dayanılmaz hale gelmiş ise, Allah’ın da müdahalesi gelmiştir. Katlettiği binlerce çocuğa rağmen, Musa Aleyhis Selam’ı, Fir’avn’ın elinden kurtaran Allah Azze ve Celle, bugün de Batılı devletlerin gerek maddi gerekse manevi alanda Müslümanlara yaptıkları her türlü yıkım ve zulümlere rağmen, çıkaracağı yeni Musalarla onların saltanatlarını devirecektir. Şüphesiz bu, bir sünnetullahtır.
Ayetin ifadesiyle Rabbimiz: “Onların korktuklarını başlarına getirmek”11, “Onları derece derece azaba yaklaştırarak”12 “Mü’minler eliyle onlara yenilgiyi tattırmak”13 istemektedir. Evet, bugün onca zulüm ve tahribata rağmen İslam dünyası ümidi, Batı âlemi ise korku ve karamsarlığı yaşamaktadır. İslam âlemi hareketli, Batı ise durağandır. ABD ve müttefikleri tüm dünyada yeniden başlayan İslamî uyanışı durdurabilmek için plan üstüne plan, katliam üstüne katliam yapsa da çağın Musalarının doğmasına ve çoğalıp büyümelerine engel olamayacaktır. Dünyanın her tarafındaki Öncü Nesiller, Allah’ın izni ve inayeti ile Ümmet-i Muhammedi “Önderler yapalım” ayetine taşıyacaklardır. Yazımızı şu ilahi müjdeyle bitirelim: “Zulmedenler, yakında nasıl bir inkılâpla devrileceklerini bileceklerdir.”14
1. Kasas: 28; 5
2. Kasas: 28; 4
3. Kasas: 28; 38
4. Taha: 20; 24
5. El-Esas Fit Tefsir, Said Havva, c.10, s. 477
6. Tefsir-i Kebir, Er-Razi, c.17, s. 475
7. Kasas: 28; 5
8. Tefsir-i Kebir, Er-Razi, c.17, s.476
9. Hak Dini Kuran Dili, Elmalı Hamdi Yazır, c.6, s.172
10. Fizilal Kur’an, Seyyid Kutup, c.9, s.1
11. Kasas: 28; 6
12. Kalem: 68; 44
13. Al-i İmran: 3; 12
14. Şuara: 26; 227