Ümmet asırlardır İslam Medeniyeti hasretiyle yeniden dirilişi gerçekleştirecek bir nesli bekliyor. Vasıfları Peygamberimizin ashabına benzer olan bu öncü neslin görevi de, onlar gibi Allah’ın hâkimiyeti adına mücadele edecek olmasıdır. Ne mutlu, Peygamberinin davasını dava edinen Öncü Nesle ve bu neslin yetişmesi için gece-gündüz mücadele edenlere…
Daveti kuşanıp koşanlara, bir neslin kurtuluş ümidini taşıyanlara ve Peygamberin müjdesi olmak için asrının öncülüğünü kuşanan genç yiğitlere selam olsun.
Ümmetin yükünü taşıyan genç olmak, İslam kardeşleriyle hemhal olmak, hemdert olmaktır. Onlara gelen bela ve zulümlerden kendi nefsini sorumlu tutmaktır. Çağını tanıyan birisi olarak çağın zalimlerine ve müstekbirlerine ezeli düşman olmaktır. Küfrün ve zulmün aşağılık yöntemlerine, İslam’ın yüce peygamberinin şerefli ve izzetli metoduyla karşı koymaktır.
Çağımız, küfrün en aşağılık karanlığını yaşamakta ve aldatıcıların, zalimlerin ve din yoksullarının köhne hayat tarzları altında can çekişmektedir. Maalesef hiçbir asırda, bu kadar çirkin bir yöntem ile İslam temsil edilmemiş ve hiç bu kadar bozuk bir anlayışla gençlerin idealleri çalınmamıştı.
İdealleri çalınmış, aldatılmış ve hedeften uzaklaştırılmış bir nesille, bir gençlikle karşı karşıyayız. Oysaki biz kısa sürede şirkin koyu karanlığını, güneş aydınlığında bir inkılâp ile deviren Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in gençlerinden olmaya adayız.
İnsanlığın söylemek istediği ama içinde daima bir ukde, daima bir hasret ve özlem olarak kalan ama kelimelere henüz dökülememiş olan özlenen neslin, öncü neslin sesini duyurmak ve hayatta her birine bir rol vermek için buradayız.
Kimdir Özlenen Nesil? Kimdir Öncü Nesil?
- Öncü Nesilden olanlar, Peygamberini anlayan ve Peygamberinin hayatını kendi hayatına taşıyan gençlerdir. Onların peygamber anlayışı, sadece kutlu doğumunda peygamberi anmak ve salavatlar getirmek değildir. Peygambere şiirler yazmak, rüyalarında görmek için dualar etmek de değildir.
- Öncü Nesilden olanlar, Peygamberi salavatlarla andığı kadar, O’nun davasıyla sokakları inleterek de anmalıdır. O’na şiirler yazıp methiyeler düzdükleri kadar, O’nun ahlakını ve mücadelesini çağına taşıyarak insanların O’nu tanıyıp sevmesini de sağlamalıdır.
- Özlenen nesil; bekleyen değil, çağının problemlerine çözüm bulması beklenen bir nesildir. Sadece hatırlayan değil, düşüncesi ve hayatıyla, idealleri ve davasıyla asrının tembel ve korkak insanlarına izzetli mücadeleyi hatırlatandır.
- Özlenen nesilden olanlar; sadece camide yaşanılan bir din anlayışı ile yüreklere hapsedilen “Allah” anlayışından yüz çevirenlerdir. Hayatın tüm safhalarında ve tüm mekânlarda Allah’ı söz sahibi kılanlardır.
- Özlenen gençler öyle kimselerdir ki; Allah’ın bizden murad ettiği hakiki kulluk makamına erişen genç abidlerdir. Nerede bir zikir ehli görseler onlarla, nerede bir sohbet meclisi bulsalar onlarla, nerede bir mücahidler topluluğu görseler onlarla olurlar; ne zaman hizmet ehline rastlasalar o güzel kulları yine onlarla görürsünüz. Kısacası onlar, zamana ve mekâna kayıtlı kalmayan dinamik ruhlu âbid ve muvahhidlerdir.
- Öncü Nesilden olanlar ortalama insan olmaktan uzak dururlar. Toplumlarında daima öne çıkan ve fabrikasyon hatası diyebileceğimiz, yenilenmiş ve dirilmiş bir ruhun sahipleridir. Şu bozuk düzende, sistemin öğütemediği çelikten cevherlerdir.
- Onlar, hareket için işaret beklemeyen, o işareti daima imanlı göğsünde taşıyan kendinden motorlulardır. Çağın tembellerine, korkaklarına inat, yürüyen ve ardından binlerce ruhu yürüten kimselerdir.
- Öncü Nesiller, atalet duygusu ve rızık endişesi taşımayı kendilerine ar görürler. Batılın karşısında asla boyun eğmeyecek bir irade ile donatılmışlardır. Dünyaya da rızık boyunduruğu ile bağlanmayı reddedip, tüm hayatlarına ve rızıklarına Allah’ı kefil ve vekil tutmuşlardır.
Beklenen ve özlenen nesilden olabilmek için, öncelikle uzun boylu bir nefis terbiyesi ve çileye talip olan bir yürek lazımdır. Çileyi tüm benliğimize sevdirmeliyiz, tüm cananı, tüm sevdiklerimizi, en sevilen uğruna feda etmeyi göze alabilmeliyiz.
Gidilen yolun adı; Allah rızası, gidilen hedef; ümmetin vahdeti ve emniyeti olmalıdır. Gaye ile hedef yek vücûd olmalıdır. Gaye olmadan hedef manasız, hedef olmadan rıza uzaktır.
Öncü nesil olarak bizler ahlâken Peygamberi hatırlatmalı, edebimiz ile ashabını temsil etmeliyiz. Hem saygı duyulan hem de tüm insanlığa adab-ı muaşeret ile yakınlaşmalı ve kalplerini kazanmalıyız.
Öncülük kriterlerini tüm benliğimizde ve hayatımızda taşımalıyız. Alparslan KUYTUL Hocaefendi’nin de ifade ettiği gibi “Öncü Nesil erleri öyle kimselerdir ki; kalbinde hüzün, yüzünde tebessüm, duruşunda vakar vardır.”
Öncü Nesilden olanların kalbi, Rablerine karşı yapamadıkları amellerin ezikliği ve ümmetin derdiyle doludur, hüzün yağmurları yağar gönüllerine. Yüzlerinde ise kalplerindeki hüzne inat, ümitle etrafına, “Olacak elbet!” diyerek bakan gözlerle, yeniden ümitlenir ve ümitlendirirler insanlığı. Hâlleri ise vakardır, ağır başlı ve ciddi bir davanın temsilcisi olduklarını her an gösterip dururlar.
Bu kriterlerle yaşayan ve bunlara sahip olmaya çalışan gençler tefekkür ve muhasebeyi de elden bırakmamalıdırlar. Muhâsip bir nefse sahip olmak zorundayız. Tefekkür eden bir akıl ve kalbe de alışmalıyız.
İşte bu anlatılanlar ve daha anlatamadığımız birçok özelliği şahsında taşıyanlar bu ümmetin özlediği gençlerdendir. Bir başka deyişle Öncü Nesiller’dendir.
Rabbimizden niyazımız; bizleri de ümmetin gözbebeği Öncü Nesiller’e hizmetçi kılmasıdır, bu neslin yetişmesi için vaktimizden, ailemizden ve sevdiklerimizden fedakârlık yapmayı bize de öğretmesidir. Allah Azze ve Celle, bizleri özlemle beklenen Öncülerden kılsın. Amin..