Peygamberler ve kitaplar göndererek bu uçsuz bucaksız kâinatta kullarını başıboş ve ne yapacağını bilmez vaziyette bırakmayan Allah’a hamd, görevini hakkıyla yerine getirerek bu dünyadan göçen fedakâr ve çilekeş Rasulüne sâlat-u selâm ve onun emanetini taşımaya gayret eden tüm kardeşlerime selam olsun.
Türkiye’de olaylar neden bu hale geldi ona bir bakılmalı. Daha evvel neden bu sorunlar yoktu? Osmanlı döneminde neden böyle bir sorun yaşanmadı? Evvela teşhiste bulunmak, sonra tedavinin ne olacağına karar vermek gerekir. Teşhis olmadan tedavi olmaz.
Toplumların taş gibi olmasını sağlayacak, bir arada tutacak çimentoya ihtiyaçları var. Osmanlı döneminde bizi –Türk’ü, Kür’ü, Arap’ı, Laz’ı, Çerkez’i- birbirimize bağlayan bir çimento vardı; bu çimentonun adı İslam’dı. Din çimentosu vardı ve İslam’ın öğretisi sayesinde ırkçılık reddedildi. Irkçılık şirk olarak kabul edildi. Irkların birbirine üstünlüğünün olmadığı Peygamberimiz tarafından ilan edildi. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanların da Arap’a üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir” buyurdu. Bununla toplumlar bir arada huzur içinde yaşadılar, din bizim için bir çimento oldu.
Rejim değişikliği olup Osmanlı’dan sonra Cumhuriyet kurulunca; dini yani çimentoyu kaldırıp, laikliği ilan ettiler. Biz laikiz dediler ve dini hayatın dışına ittiler. Din sadece camide, din bize karışamaz, devlete karışamaz, siyasete karışamaz dediler. O zaman çimento kalmadı. Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı ve diğer ırkları artık ne ile bir arada tutacaksınız? O zaman çözüm olarak hepsini Türk yapalım dediler. Yapamadılar, zaten de yapamazlardı çünkü bu mümkün değil. Tam tersine tepki meydana getirir, isyanlara sebep olur. Güneydoğu’daki illerin, ilçelerin, köylerin ismine varana kadar bütün isimleri değiştirdiler. Ne oldu, mesele halloldu mu? Kürt, Türk oldu mu? Gâvur Müslüman olur, Müslüman da gâvur olur. Ama Türk, Kürt olmaz, Kürt de Türk olmaz. Türk, Arap olmaz, Arap da Türk olmaz. Adam, anasını babasını mı değiştirecek?
Okullarda her gün Kürt, Arap ve başka ırklardan olan çocuklara “Türküm, Doğruyum…” dedirtmediler mi? Herkesi Türk yapmak istediler. İşte sorun buradan çıktı. Neden illa da Türk yapmaya çalışıyorsunuz? Bu asimilasyon politikasını Bulgaristan ve bazı devletler uyguladılar. Türkiye kıyameti kopardı. 20-25 sene kadar evvel Bulgaristan devleti oradaki Türkleri asimile etmeye çalıştı, Türkiye ayağa kalktı. Haklı olarak sen nasıl Türkleri Bulgarlaştırırsın, dillerini unutturursun diyerek itiraz etti. Peki Türkiye’nin yaptığını ne? Kürt çocuğunu, Arap çocuğunu ‘Türküm’ diye bağırtıyor, dillerini de unutturmaya çalışıyor. Eğer Bulgaristan’ın yaptığı yanlışsa, Türkiye’nin yaptığı da yanlış.
Önceleri Kürtçe konuşmayı bile engellemeye çalıştılar. Kürtçe şarkıya, türküye izin vermediler. Hatırlayın, daha on sene evveline kadar, Kürtçe şarkı söylemek yasaktı. Böyle yaparak herkesi Türk yapacaklarını düşündüler, böylece çimento “Türklük” olacaktı ve sorun kalmayacaktı. Bu yanlış bir proje idi ve çöktü. Hem de şiddetli bir şekilde, gümbürtüyle çöktü. Etrafını yıkarak çöktü. Bir sürü insanın ölümüne sebep olarak çöktü. Zaten de çökmeye mahkûmdu. Çünkü böyle bir projenin başarılı olması mümkün değildi.
Sebep bu. O halde çözüm nedir? Ben bütün partilere sesleniyorum. Allah Azze ve Celle Müslümanlara buyuruyor ki; “Bir meselede anlaşmazlığa düşerseniz, o meseleyi Allah’a ve Rasulü’ne götürün! Bu sizin için daha hayırlı, sonuç itibariyle daha güzeldir.”1 Yani anlaşamadığınız konuda bakın Kur’an ve sünnet ne diyor. Kur’an ve sünnetin göstereceği çözüm sizin için daha hayırlı ve sonucu güzel olandır. O halde ben tüm partileri ve örgütü Allah’ın ve Peygamberinin hakemliğine davet ediyorum. Madem Müslümanız diyorlar, Kur’an ve sünnetin hakemliğine razı olacaklarını ilan etsinler.
Bu kadar insanın ölmesine gerek yok, yazık günah. Bu yüzden vatan kalkınmıyor, bu yüzden ocaklara ateş düşüyor, bu yüzden milletin arasına kin ve nefret giriyor. Bir meselede anlaşamıyor muyuz; o zaman bunun çözümü; o meseleyi Allah’a ve Rasulü’ne arz etmektir. Yani; Kur’an ve sünnetin hükmünü öğrenmek için Kur’an’ı ve hadisleri iyi bilen tarafsız âlimlere başvurmalısınız. Gerekirse bu âlimler Türkiye dışından da olabilir. Türkiye dışından âlimlerden bir heyet meydana getirsinler. Şarkıcılardan, artistlerden, gazetecilerden âkil adamlar heyetini meydana getirene kadar, ulema heyeti meydana getirmelidirler. Her iki taraf da; “Allah ve Rasulü ne diyorsa kabul edeceğiz, Allah ve Rasulü devlete de, örgüte de, Kürt’üne de, Türk’üne de ne haklar veriyorsa biz bunu kabul edeceğiz. Âlimler incelesinler, bize hükmü bildirsinler” desinler. Tarafsız âlimlerden meydana getirilen heyet, Allah’ın ve Rasulü’nün hükmünü açıklasın. Devlet de örgüt de bunu kabul edeceğinin sözünü versin. O zaman kim ne kadar Müslüman, kim değil ortaya çıksın. Turnusol kâğıdı gibi kimin ne olduğu ortaya çıksın. Çözüm Kur’an’la, sünnetle olur! Allah Azze ve Celle bu dini sadece ibadet ve ahlâkı öğretmek için değil, bütün problemlerimize çare olsun diye göndermiştir.
Bu mesele bilinmedik bir mesele değil; İslam’a göre bunun cevabı belli. Bunu her ilim adamı bilir. Kürtler şunları istiyorlar, peki istedikleri şey İslam’a göre verilir mi verilmez mi? Devlet şunu vermek istemiyor, vermeme hakkı var mıdır yok mudur? Âlimler İslam’ın görüşünü ayetler ve hadislerle söylesinler.
Kur’an-ı Kerîm:
“Allah’a ve Rasulü’ne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız.”2
“Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Kim de yüz çevirirse, onu acı bir azap ile cezalandıracaktır.”3
“Siz gerçek mü’minler iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin, Allah’a ve Rasulü’ne itaat edin.”4
“Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Rasulü’ne davet edildiklerinde, mü’minlerin sözü ancak ‘işittik ve itaat ettik’ demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.”5
“Allah ve Rasulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasulü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur”6 buyurarak birçok ayette Allah’a ve Rasulü’ne uymanın hem bir vecibe hem de kurtuluşun yolu olduğunu ifade eder.
Ben hepsine bu daveti yapıyorum. Kimler; “Hocam doğru söylüyorsun, biz madem Müslümanız; o halde Allah ve Rasulü ne diyorsa ben razıyım” diyorsa, ben onları yaptığım konuşmayı izlemeye, izletmeye davet ediyorum. Milyonlarca izlensin, izletilsin ve bu mesele Türkiye’nin gündemine otursun. Kimler destekliyorsa; ben de destekliyorum desin, bir tweet atsın, bir e-mail göndersin, bir mesaj yazsın, imza kampanyasında bir imza atsın. Ben Allah’ın ve Rasulü’nün hükmüne, İslam’ın hükmüne razıyım diyenler ve razı değilim diyenler ortaya çıksın.
Çünkü Kur’an-ı Kerîm:
“Onlara Allah’ın indirdiği hükme (Kur’an’a) ve Peygamber (in hükmün)’e gelin denildiği zaman, münafıkların senden tamamen yüz çevirdiklerini görürsün.”7
“De ki: Allah’a ve Rasulü’ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.”8
“Hayır! Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kabul edip sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan onu kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.”9
“Allah’a ve Peygamber’e inandık ve itaat ettik diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir kısmı yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir”10 buyurarak ihtilaflı meselelerde Allah ve Rasulü’ne başvurmamanın kâfirlerin ve münafıkların hali olduğunu bildirir.
Bence tabanın birçoğu buna razı olur. Bütün partilerin de tabanında buna “evet” diyecek milyonlarca insan var. Bana ne Allah’tan, Peygamberden diyecek adam, 3-5 taneyi geçmez. Mademki öyle; neden o zaman Allah’ın ve Rasulü’nün hükmüne başvurmuyorlar? Bu millet Müslüman, bu millet bu savaşı istemiyor. Ölen; asker, polis, dağdaki zavallı gençler, aç susuz yaşayan insanlar, fakir fukara… Evleri başlarına yıkılanlar onlar. Asarız, keseriz, bu savaşı sonuna kadar sürdüreceğiz tarzında konuşana kadar, bu çözüm süreci yanlış bir proje idiyse deyin ki; ‘Çözüm süreci böyle olmuyor. Biz kendi kafamızdan bir çözüm üretmeye kalkıştık, yapamadık, hata ettik. Biz de yanlışlar yaptık, siz de aşırılıklar yaptınız.’ Şimdi gerçek çözüme gelin! Gerçek çözüm; Kur’an ve sünnetin dediğidir. Allah, hepinizin Allah’ıdır korkmayın, Allah taraf tutmaz. Korkmayın! Allah; Türk’ün de, Kürt’ün de, Arap’ın da Allah’ıdır. Allah; AKP’linin de, MHP’linin de, CHP’linin de, HDP’linin de Allah’ıdır. Allah adaletlidir, Allah’ın dediği en doğrusudur. Allah’ın dediğini bilen âlimler görüşlerini söylesinler, sonuç bildirgesi olarak bunu yayınlasınlar ve buna uyulsun, kardeş kanı akmasın. Kardeşliğimiz gelişsin, milletimiz büyük bir atılım gerçekleştirsin.
- Nisa, 65
- Âl-i İmrân, 132
- Fetih, 17
- Enfâl, 1
- Nûr, 51
- Ahzâb, 36
- Nisa, 61
- Âl-i İmrân, 32
- Nisâ, 65
- Nûr, 47