Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir hadislerinde, “Size hayırlı gençleri tavsiye ederim. Çünkü, onların kalbi daha incedir. Allah beni doğrulukla ve müsamahayla gönderdi. Bana gençler yanaştı, ihtiyarlar muhalefet etti” buyurdu ve şu mealdeki ayeti okudu: “Zaman uzadı da kalpleri katılaştı. Onların çoğu fasıktırlar.”1
Bu hadisiyle Peygamber Efendimiz Tevhid davetine uymaya hangi kalplerin daha yakın olduğunu ifade etmektedir. Bu, davetçi açısından bilinmesi gereken çok önemli bir husustur. Zira muhatabın davete icabet etmesi kalbinin kabul etmesine bağlıdır. Kalbi sertleşmiş, katılaşmış kişiler bu davete icabet etmede zorlanacak; bu sebeple davetçi de ona yaptığı davetinde zorluk yaşayacaktır. Peygamber Efendimiz de gençlerin kalbi daha yumuşak olduğu için davetçinin daha çok gençlere yönelmesini tavsiye etmiştir. Gençlerin kalplerinin daha yumuşak olmasının nedenini ise hadisin sonunda okuduğu ayetle açıklamaktadır. “Zaman uzadı da kalpleri katılaştı...” Yani insan yaşadıkça, yaşı ilerledikçe dünyevi meşguliyetleri artar, dünyaya emek verdikçe ona bağlanır ve kalbini dünya sevgisi kaplar. Bu arada kalbindeki inanç ve fikirler kök salar, alışkanlıkları artık vazgeçilmez hâle gelir, kalbinde ve zihninde birçok tabular oluşur. Ayrıca yaşadıkça günahlar da artar ve günahlar kalbi kararttıkça karartır. Bütün bu sebepler onun davayı anlamasının ve özellikle de hayata geçirmesinin önünde engeldir.
Gencin ise kalbi henüz tazedir. Henüz sorumluluğa ulaştığı için daha çok günah işlememiştir. Ayrıca fikirlerinde bir netlik yoktur. Kafası çok karışıktır ve arayış içerisindedir. Kendini, hayatı, insanları sürekli sorgulamaktadır. Gerçeğin peşindedir. Meraklı ve heyecanlıdır. Bu nedenle farklı fikir ve görüşleri dinlemeye son derece açıktır. Üstelik bir davayı sahiplenecek ve o davayı tutup kaldıracak yürekliliğe, cesarete, kararlılığa, azme, gözü karalığa sahip tek kitle gençlik kitlesidir. Motivasyonu ve enerjisi yüksek, ümidi güzel, gayreti tamdır. Kısacası bir dava mensuplarında olması gereken tüm özellikler gençte hazır durmaktadır. Gencin bu marifetlerinin üzerini belki birazcık toz kaplamış olabilir. Davetçi, şefkatli nefesiyle gencin kalbine kuvvetlice üfürebilirse bu özelliklerin hepsi ortaya çıkacaktır. İşte o zaman böyle bir kitleye sahip bir davayı ne kalbi katılaşmış yaşlılar ne büyük imkanlara sahip hâkim güçler ne de onların gençlere kurduğu tuzaklar ve oyunlar durduramayacaktır. İşte bu sebeple davetçi, en çok gençlere yönelmelidir.
Allah Rasulü de bu sebeplerle davanın daha hızlı yayılmasında önemli bir hususu bize öğretmiştir. Bu aynı zamanda bir tecrübedir. Mekke’den Medine’ye, oradan tüm dünyaya yayılan bu dava bugüne kadar gençlerle gelmiştir. Mekke’de Allah Rasulü’ne iman eden neredeyse tek bir yaşlı insandan bahsedemiyoruz. Mekke’deki yaşlıların en iyisi olan Peygamberimiz’in amcası Ebu Talib sonuna kadar yeğeninin arkasında ve ona destekti. Fakat ne yazık ki çevre baskısıyla yahut da ‘ne derler’ korkusuyla iman edemeden göçüp gitti. Diğer taraftan 10 yaşındaki Hz. Ali, 15 yaşındaki Zübeyr bin Avvam ve Zeyd bin Harise, 16 yaşındaki Erkam bin Ebil Erkam, 17 yaşındaki Cafer bin Ebu Talib, Sad bin Ebi Vakkas ve Abdurrahman bin Avf, 18 yaşındaki Musab bin Umeyr ve Said bin Zeyd, 20 yaşındaki Osman bin Affan ve Osman bin Huveyris, 25 yaşındaki Ebu Ubeyde bin Cerrah, 25 yaşındaki Habbab bin Eret ve daha nice gençler bu davayı yüklendiler.
Burada anlatmak istediğimiz davetçinin orta yaşlı ve yaşlı kesime anlatmaktan muaf olması değildir. Elbette davetimiz yediden yetmişe herkesi kapsayan şümullü bir davettir. Üstelik kime hidayet nasip edeceğini en iyi Allah bilir. Allah Rasulü de çocuk, genç, yaşlı demeden her karşılaştığına anlatmıştır. Burada davetçi kardeşimizi bu davayı kabul etme, yaşama ve sürdürmede en verimli çağ konusunda bilinçlendirmeye çalışıyoruz.
GENÇLERİ ETKİLEMENİN YOLLARI
· Öncelikle davetçi kardeşlerimize gençlik psikolojisi ile ilgili bir kitap okumalarını tavsiye ederiz. Gençlerin ruh dünyasını bilmeden onlara hitap edebilmemiz mümkün olmayacaktır.
· Maalesef günümüzde gençler inançsızlığa doğru sürüklenmektedir. Gençlerin rağbet ettiği inanç ve akımları (ateizm, deizm, agnostisizm gibi) muhakkak araştırmalı o konuda bilgi sahibi olmalıyız. Gençlerin inançla ilgili en çok sordukları soruları bilmeli bunlara ikna edici delilleri belli temel noktalarıyla ezberimizde tutmalıyız. Bunun yanı sıra özellikle Allah’a imanın ve ahiretin delillerini en iyi şekilde bilmeliyiz. Bu bilgiler genç kitleyi İslam’ın yoluna davetimizde muhakkak lazım olacaktır.
· Gençlerin ilgi alanlarını araştırıp o ilgi alanlarıyla onlara hitap etmeye çalışmalıyız. Tabi bu gence göre değişiklik gösterebilir. Biri spordan hoşlanır diğeri müzikten bir diğeri internet aleminde gezmekten… Muhatabımız olan gencin ilgi alanını tespit edip ona göre bir yaklaşım yolu takip etmeliyiz. Özellikle de tüm gençliğin ortak dili olan internet kullanımı konusunda yeniliklerden de haberdar olarak her türlü yolla onları hidayete davet etmeliyiz.
· Özellikle de kitap okumayı seven gençlerimize onların okumaktan hoşlanacağı şuur verici kitaplar tavsiye etmeliyiz. Kitapları seçerken itinalı olmalı onun boyundan büyük ya da ona hitap etmeyen kitapları tavsiye etmemeye dikkat etmeliyiz.
· Onlara daima sevgi ve şefkatle yaklaşmalı, kimlik arayışı içerisindeki gence her halimizle güzel örnek olmaya çalışmalı, değer verdiğimizi hissettirmeliyiz. Bunun için küçük hediyeler alabilir, onu yanımızda bazı yerlere götürebiliriz. Küçük geziler düzenleyebilir ve hoşlanacakları şekilde hitap edebiliriz.
· Şuur verici ve etkileyici filmler seçerek bazen birlikte izleyerek bazen tavsiye ederek genç muhatabımızın izlemesini sağlayabiliriz.
· Gençlerle ilgilenen davetçi kardeşlerimiz özellikle de şuna dikkat etmelidir: Gençler yaşadıkları ortamdan ve çevreden edindikleriyle hâl, hareket, davranış, konuşma hususunda gerekli adap kurallarına bağlı kalmazlar. Modern çağın etkisiyle farklı bir anlayış ve düşünce yapısına da kapılmış olabilirler. Davetçi kardeşlerimiz gençlerin yapacağı hataları ve kusurları görmezden gelmeli, hoşgörü ile karşılamalı sadece önemli meselelerde uyarı yapmalı bunu da herkesin içinde yapmamalı ve asla genci rencide etmemelidir. Çünkü gençlik dönemi kendi varlığını herkese ispatlamaya çalışma dönemi olduğu için onur kırıcı küçücük bir davranış genci soğutmaya yetecektir.
Bu mesele elbette bu kadarla sınırlı bir konu değildir. Fakat bundan sonrasını davetçi kardeşimizin kendi araştırma ve gayretine bırakarak konuyu burada tamamlıyoruz.