HABERLER -TÜRKİYE
DAVUTOĞLU: ERDOĞAN TASFİYE EDİLECEK
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu bir TV kanalında: “Sayın Erdoğan’ı buradan uyarıyorum, aklı başında herkesi uyarıyorum. Bundan sonraki ilk aşamada Erdoğan da tasfiye edilecek ve muhafazakârların bir daha başı dik dolaşamayacakları tarzda otoriter rejim kurulacak” ifadelerini kullandı. Alparslan Kuytul Hocaefendi, kendisinin 2014'te söylediği bu söylemleri Davutoğlu’nun 2021 yılında söylediğini ve bunun geç kalınmış bir konuşma olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı: “Keşke Ahmet Davutoğlu bunları daha önce söyleyebilseydi. AKP eliyle çözüm süreci bitirildi, cemaatler ve İslamî faaliyetler tırpanlandı. Hem Kürtler tarafından hem İslamcılar tarafından fatura AKP’ye kesildi. Her iki taraf da AKP’den nefret etti. Şimdi sıra AKP’nin kendisine geldi. Artık AKP’yi süt vermeyen inek gibi görüyorlar ve ‘artık kesmenin vakti geldi’ gibi düşünüyorlar. Yakında AKP aleyhinde çok daha fazla şeyler yapacaklardır. Zaten kulislerden gelen haberler de bu şekilde. Aralarındaki muhalefetin ya da problemli meselelerin büyüdüğünü herkes konuşuyor.”
TÜRKİYE’DE DE RAHAT YOK
Türkiye ile Çin arasında Suçluların İadesi Anlaşması kapsamında, Türkiye’deki Doğu Türkistanlıların evlerine polis tarafından baskınlar yapıldığı ortaya çıktı. Bu gelişmeler üzerine dünyadaki Uygur diasporası, baskınları gündeme taşıdı. Türkiye’deki Uygurların tutuklandığı haberleri gündeme gelince, Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği, endişelerini dile getiren bir açıklama yayımladı. ETHR’nin geçtiği açıklamada şöyle denildi: “Son dönemlerde Türkiye-Çin Suçluların İadesi Antlaşmasından ötürü diasporadaki Doğu Türkistanlılar endişe ve üzüntüye kapılmış durumda idi. Buna ek olarak İstanbul’da artan gece baskınları ve tutuklamalar halkımızın bu endişelerini bir kat daha artırmış durumdadır.” Daha önce “Türkiye, Çin ile yapmış olduğu Suçluların İadesi Anlaşmasını feshetmeli” diyen Alparslan Hoca, Doğu Perinçek’in hatırı için böyle bir anlaşmanın sürdürülmemesi gerektiğini, Peygamber torunları olarak Müslüman kardeşlerimizi zalim Çin’e teslim etmememiz gerektiğini belirtti.
Türkiye’de Doğu Türkistanlılara karşı baskılayıcı tavır sadece polis baskınları ile yaşanmıyor. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında Doğu Türkistan’daki Çin zulmüne dikkat çekmek için Doğu Türkistan Türkü Kaşgarlı Nursimangül Abdurraşid’e söz hakkı verdi. Abdurraşid’in kürsüye çıkmasıyla Meclis TV’nin yayını kestiği görüldü. Sosyal medyada tepkilere neden olan yayın kesmenin ardından Meclis TV, milletvekillerinin dışında konuşma yapanların konuşmasının kesildiğini iddia etti. Bu olay üzerine, Türkiye’nin herkesin sesini kesen bir ülke olmaya doğru gittiğini söyleyen Alparslan Kuytul Hocaefendi: “MHP, Doğu Türkistan ile ilgili kendine düşen görevi yapmıyor, başkasının yapmasını da istemiyor. Herkesi susturuyorlar. Bunun sonu iyi değil. Nursimangül Abdurraşid konuşsaydı, Doğu Türkistan’da olan zulümleri tüm Türkiye duysaydı ne olurdu? Sizin suçunuzu anlatmayacaktı, korkmayın!” dedi.
ADALET BAKANI: BANA TUTUKLAMA SİPARİŞİ VERMEYİN
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, annesi ile birlikte görüldüğü fotoğrafın altına küfürlü mesaj yazan bir kişinin serbest bırakılmasına tepki göstererek: “45 gündür anam hastanede. Annemle fotomun altına küfreden alçak mahkemeye çıkıyor ve adli kontrolle serbest. Ne yapmalıyım. Bakan olsam ne yazar. Millet, devlet işleriyle boğuşurken anasının namusuna sahip çıkamamak ne ifade eder. Tweet’imle yeniden alınırsa da provokasyon sayacağım” dedi. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ise konunun üzerine açıklama yaparak, kendisine tutuklama siparişi verilmemesini isteyerek: “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir, burada kanunlar, kurallar, usuller işler; hukuk işler. Bu işleyişi beğenmeyen gider itiraz hakkını kullanır ama yargıya parmak sallayamaz” ifadelerini kullandı. Konuya ilişkin açıklama yapan Alparslan Hoca, “Bakanın hatası eleştirilebilir; ama hakaret varsa bu ahlaki bir suçtur. Gördüğüm kadarıyla Süleyman Soylu’nun istediği oldu ve o kişi Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklandı ve Bakan dediğini yaptırmış oldu. Abdülhamid Gül: ‘2 seneye kadar olan suçlardan ötürü tutuklama yasak’ dedi. Hakaret suçu da öyle bir suçtur. Bu kişi nasıl tutuklandı o zaman? Çünkü bu kişi aslında Süleyman Soylu’ya laf söyledi. Öyle görünüyor ki Süleyman Soylu’ya hakaret Cumhurbaşkanına hakaretten daha önemli bir duruma gelmiş. Normal birisine hakaret edilse tutuklama olmuyor ama bakana hakaret edilince tutuklama oluyor. Hani anayasada eşitlik ilkesi vardı?” ifadelerini kullandı.
BOĞAZİÇİ PROTESTOLARI
Prof. Dr. Melih Bulu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak atanmasına tepki olarak başlayan eylemler, polisin kampüs içerisinde yaptığı sert müdahale, iktidarın bazı kesimleri hedef göstermesi ve sorumlu tutmasıyla farklı bir boyuta taşındı. Yüzlerce kişinin gözaltına alındığı olaylarda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sokakların karıştırılmak istendiğini ve darbe çığırtkanlığı yapıldığını öne sürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın protestoculara yönelik “terörist” ifadesini kullanması tepkilere neden olurken, İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, son protestolarda 38 ilde 528 kişinin gözaltına alındığını, bu kişilerden 2’sinin tutuklandığını, 108’inin adli kontrolle, 498 kişinin serbest bırakıldığını söyledi. Öğrencilere hukuki destek veren avukatlar, öğrencilerin evlerine yapılan baskınların sürdüğünü duyurdu. Günlerdir süren protestolarda öğrencilerin kampüsten yaptığı canlı yayınların bir kısmını sonlandıran polis, oturma eylemi yapan öğrencilere de müdahale etti. Konuya ilişkin değerlendirmesi sorulan Alparslan Hoca: “Anayasa protestoya hak vermektedir. Kanunlar da buna göre düzenlenmiştir. Ama ne Anayasa dinlenmektedir ne de kanunlar. Protestolarda gözaltına alınanlar serbest bırakıldı. Hâlbuki Cumhurbaşkanı ‘bunların hepsi terörist’ demişti. O zaman bunlar niye serbest bırakıldılar? Kimin terörist olduğuna mahkemeler karar verir. Cumhurbaşkanı bir partinin başkanıdır. Dolayısıyla tarafsız değil, tarafgirdir ve kendinden olmayanlara terörist demiş olmaktadır. Bunların içerisine teröristler karışmış da olabilir, bilmiyorum. Ben onları savunmuyorum ama daha kimin ne olduğu belli olmadan hepsine birden terörist damgası vurmak bu vatana iyilik değil, kötülüktür. Bu gibi olaylarla Cumhurbaşkanının makamı da zedelenmektedir. Cumhurbaşkanına ve İçişleri Bakanına tavsiyem şudur: Siyah gözlüklülerin önlerine getirip koydukları raporlara inanmasınlar! Bu raporlarla Cumhurbaşkanının altını oyuyorlar” ifadelerini kullandı.
Ayrıca Boğaziçi’nde devam eden protestolar esnasında öğrenciler tarafından yapılan bir sergide Kâbe’nin etrafında LGBT bayraklarının ve ortasında şahmeran yılanının olduğu bir resmin sergilenmesi tepkilere sebep oldu. Boğaziçi’ndeki olayların kayyum meselesi olduğunu Kâbe ile alakası olmadığını belirten Alparslan Hoca, birtakım güçlerin bu eylemi gayrimeşru hale getirmeye çalıştıklarını ifade ederek, protestocu öğrencilere de provokasyona karşı dikkatli olmaları gerektiğini söyledi.
HABERLER -DÜNYA
İDLİB’DE SEL FELAKETİ!
Suriye’nin kuzeyindeki İdlib bölgesinde bulunan sığınmacı kampı şiddetli yağışlar nedeniyle sular altında kaldı. Kamptaki çadırlar sel nedeniyle büyük zarar görürken, çok sayıda aile aynı çadırda barınmak zorunda kaldı. Orada yaşayan insanlar çadırlardaki suyu boşaltmaya çalışırken, kurtarabilecekleri eşyalarını yüksek alanlara taşıdı. Çadırlardaki eşyaların yanı sıra yemek stokları da sudan etkilendi. Yerel kaynaklar, kış mevsiminin gelmesiyle sivillerin kamplarda zor şartlar altında kaldığını belirtti. Şiddetli yağışlar nedeni ile uzun saatler boyunca soğukta kalan çocukların ve yaşlıların sağlık durumunun kötüleştiği ifade edildi. Yetkililer, yağışların devam etmesi durumunda hastalık riskinin artacağını belirtti. Bölgeden gelen görüntüler yürek dağlarken Alparslan Kuytul Hocaefendi sel felaketi hakkında: “Türk devletinin çok yardımı oldu ama bu yapılan yardımlar yetmiyor! İdlib’deki sel felaketi Türkiye’nin iyi hesap yapmadan sebep olduğu bir hadisedir. Bu insanların ne yiyeceklerini düşünmediniz, hiç olmazsa bir alt yapı yapsaydınız. Elinizde bunca iş makineleri var, firmalar var. Otobanlar yapıyorsunuz. O toprakta iş yapmaktan kolay ne var. Beş, on tane kepçe gitseydi, oraları biraz yükseltseydi, oralara bir meyil verseydi ona göre bu insanlar çadırları yüksek yerlere kursaydı. Böyle yağmur yağacağını bilmiyorlar mıydı? Bu çadırlarda uzun süre yaşanır mı? İdlib’de sel felaketi olmasa bile bu rezillik oldu bitti var. Yani oradaki insanlara karşı bir vefa borcumuz var. Suriye’nin bu hâle gelmesinde bu hükümetin yanlışlarının payı büyüktür” ifadelerini kullandı.
İŞGAL REJİMİ EV YIKMAYA DEVAM EDİYOR
İşgal rejimi İsrail, Nablus vilayetinin güneyindeki Yetma beldesinde Filistinli 15 aileye evleri hakkında verilen yıkım kararlarını tebliğ etti. Batı Şeria’da Filistinlilerden işgal edilen topraklar üzerinde siyonist yerleşimciler için sürekli yeni konutlar inşa eden işgal rejimi, Filistinlilerin ev ve işyeri inşasına izin vermiyor. İşgalciler, Filistinlilerin konut ve işyeri ihtiyaçlarını karşılamak için inşa ettikleri binaları ise ruhsatsız inşa edildikleri gerekçesiyle yıkıyor. Bu arada, işgalciler, Kalkiliya’nın güneyindeki Azzun Atme köyü arazilerinden 19 dönüme el koydu. Söz konusu arazi üzerinde siyonist yerleşimciler için 66 konut inşa edileceği belirtildi.
HOLLANDA’DAN O ASKERLERE ‘JEST’
Hollanda hükümeti, Bosna-Hersek’teki savaşta (1992-1995), Birleşmiş Milletler bünyesinde Srebrenitsa’da görev yapan ve buradaki binlerce Boşnak Müslümanın katledilmesini engelleyemeyen askerlerine ‘jest ve takdir göstergesi’ olarak kişi başına 5’er bin euro ödeme kararı aldı. Yapılan açıklamada, ön cephedeki askerlerin kişisel ve sosyal olarak yaşadıkları tecrübelerin ağır faturasını ödedikleri belirtildi. Başbakan Mark Rutte geçen yıl Bosna-Hersek katliamının 25. yıl dönümü dolayısıyla yayımladığı görüntülü mesajda, bu ülkede görev yapan ve katliamları önleyemedikleri için suçlanan Hollandalı askerleri savunarak, savaşın ağır ve acı hatıraları altında ezilen bu askerlerin gerçekte katliamları engellemek için gerekli askeri kapasiteden yoksun oldukları görüşünü dile getirmişti. BM Savaş Mahkemesi, Bosnalı Müslümanlara yönelik Srebrenitsa’daki katliamı, soykırım olarak değerlendirmiş ve Sırpların komutanı Ratko Mladic’i 8.000’den fazla kişinin ölümünden sorumlu tutarak, insanlık suçu işlediğine hükmetmişti.
RUSYA KARIŞTI!
Rusya’da binlerce kişi, yoğun güvenlik önlemlerine rağmen, tutuklu Rus muhalif Aleksey Navalnıy’ın serbest bırakılması için Moskova ve St. Petersburg’da çok sayıda gösteri düzenledi. Göstericilere müdahale eden polis, birçok kişiyi gözaltına aldı. İnsan hakları örgütleri, 82’si gazeteci olmak üzere 3.800’den fazla kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Başta Moskova ve St. Petersburg olmak üzere çok sayıda kentte düzenlenen izinsiz gösterilere binlerce kişi katıldı. Çoğu lise ve üniversite öğrencilerinden oluşan göstericilere müdahale eden polis, birçok kişiyi gözaltına aldı. Gösteriler esnasında Navalnıy’ın eşi Yuliya Navalnaya da gözaltına alındı. Gösterilerin gerçekleştirildiği bölgelerde internet erişimi sınırlandırıldı. Protestoların yapıldığı bölge civarında bir kişi üzerine benzin dökerek kendini ateşe verdi.
9 CAMİ DAHA…
Tarihi İslam düşmanlığı ve Müslümanlara yönelik vahşi katliamlarla dolu olan Fransa, son zamanlarda yeniden İslam düşmanlığında en önde giden ülke olarak göze çarpıyor. Müslümanlara yönelik saldırıların arttığı ülkede, devlet eliyle İslam düşmanlığı yapılıyor, Müslümanların ibadet yerleri kapatılıp, İslami simgeler yasaklanıyor. Son olarak Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, izlenmesini talep ettiği 18 ibadet yerinden 9’unun kapatıldığını açıkladı. Darmanin, Twitter hesabından, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Başbakan Jean Castex’in talimatları doğrultusunda ülkede “İslami ayrılıkçılık” ile mücadele adı altında hükümetin kararlı adımlar attığına ilişkin açıklamada bulundu. Darmanin, paylaşımında “İzlenmesini istediğim 18 camiden 9’u kapatıldı” dedi. Başta Cezayir olmak üzere Müslümanlara yönelik katliam dolu bir tarihe sahip olan Fransa’da, Fransız Charlie Hebdo dergisi tarafından yayınlanan ve Peygamberimiz Hazreti Muhammed’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sözde karikatürize eden görseller yayımlanmıştı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, söz konusu kararı savunan bir açıklama yapmış ve bu durumun “özgürlük” olduğunu iddia etmişti.
İŞGALCİLERDE HUZURSUZLUK ARTIYOR
Siyonist İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun yargılandığı yolsuzluk davasının yeni tip korona virüs karantinası gerekçesiyle ertelenmesinin protesto edildiği gösteriler devam ediyor. “Suç Başbakanı” isimli grup tarafından organize edilen protestoda, çok sayıda gösterici sabah erken saatlerde ellerinde meşale ve bayraklarla Batı Kudüs’teki Başbakanlık rezidansı önünde bir araya geldi. Netanyahu’nun yargılandığı davanın planlanan duruşmasının karantina nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmesini protesto eden göstericiler, Başbakanlık rezidansı önünde ateş yaktı. Grup adına yapılan açıklamada, yolsuzluk davasında Netanyahu’ya yöneltilen suçlamalar okunurken, İsrail Başbakanı istifaya çağırıldı. Kolluk kuvvetleri ile göstericiler arasında zaman zaman arbede yaşanırken, polis 7 protestocuyu gözaltına aldı. Covıd-19 salgınında üçüncü dalganın etkisine giren ve işsizliğin giderek arttığı İsrail’de Netanyahu karşıtı gösteriler 29 haftadır devam ediyor.
“AB’DE AŞI ZORLAMASI”
Avrupa Birliği, birlik içerisinde serbest dolaşıma ‘aşı pasaportu’ şartı getirmeye hazırlanıyor. Aşı pasaportu şartı kabul edilirse, AB’ye dışarıdan girecekler için de geçerli olacak. Normal pasaportun dışında korona virüs aşı bilgisinin kaydedildiği, uluslararası standartta aşı pasaportu olmayanlar, korona virüs aşısı yaptırmayanlar AB’ye giremeyecek. Hukukçular, bu alanda ikiye bölünmüş durumda. Kimi “Aşı şart koşulamaz. İnsan haklarına aykırı” diyor. Kimi de “Diğerlerinin hayatını tehlikeye atmak da insan haklarına aykırı” görüşünde. Alman medyası AB dışından gelecekler için aşının şart koşulduğunu vurguladı. Konuyla ilgili resmi başvuru, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e ulaştırıldı. Mektubun sahibi ise Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis. Mektup aynı zamanda diğer 26 AB üyesi ülkeye de iletildi ve bazı ülkelerde bu konuda anlaşma sağlandığı belirtildi. Mektubun amacının, getirilecek aşı pasaportuyla ekonomik ve sosyal alanda normal yaşama geçişi sağlamak olduğu öne sürülüyor.