Haber Türkiye
Binlerce Mahkûm Cezaevinden Çıkacak
Adalet Bakanlığı, açık cezaevinde bulunan veya açık cezaevine çıkma haklarını kazanmış olan mahkûmlardan cezalarının son bir yılı kalanlara, gündüzleri kamuya yararlı işlerde çalışıp, akşamları evlerine gitmeleri olanağı getiren yasal düzenlemeyi Bakanlar Kurulu’na sevk etti.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, düzenlemenin ‘af’ anlamına gelmediğini, cezaevlerindeki doluluk nedeniyle hazırlandığını kaydetti. Tasarı yasalaştığında hâkimler, hükümlüye elektronik kelepçe takılmasına karar verebilecek.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar, örgüt ve terörden hüküm giyenler, iki kez hücre cezası alanlar ve firar edenler ile şartla salıverilmesini yakıp tekrar cezaevine girenler yeni düzenlemeden yararlanamayacak.
“Hayatta Yaptığım En İyi Şey İkna Odalarıydı”
Başörtülü öğrencilere üniversite kapılarını kapatan ‘ikna odaları’ 28 Şubat post-modern darbe sürecinin en büyük zulümlerinden biri olarak tarihe geçti. İkna odalarının kurucusu olan dönemin İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nur Serter, söz konusu uygulama nedeniyle eleştirilerin odağı oldu. Serter, 28 Şubat’ın 15. yılında mucidi olduğu ikna odalarını savundu. Katıldığı bir televizyon programında, üniversiteye kayıt için gelen başörtülü öğrencileri özel bir odaya alarak başörtülerini çıkarmaları için psikolojik baskı yapılması ile ilgili eleştirileri cevaplayan Serter, “İkna odaları hayatta yaptığım en iyi şeydir. İkna odalarını kurduğum için vicdanen pırıl pırılım” dedi.
Nur Serter’in sözlerine, ikna odası mağduru Hanife Gökdemir’den cevap geldi. Serter’in zaman aşımı beklediği için ‘ikna odası görüntülerini’ yetkililere iletmediğini belirten Gökdemir: “Kendini suçsuz görüyorsa neden görüntüleri vermedi, neden zaman aşımını bekledi?” dedi.
12 Eylül Dosyası Açıldı!
12 Eylül davası Evren ve Şahinkaya’yla sınırlı kalmıyor. Başta, 17 yaşında olduğu halde kemik yaşının 18’den büyük olduğu iddiası ile sıkı yönetim mahkemesi tarafından idam cezası verilerek asılan Erdal Eren’i yaşını büyütüp asanlar olmak üzere, hakkında şikâyet olan tüm görevliler için 47 ilin savcısına ‘soruşturma açın’ yazısı gitti.
Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin’in, Ankara Başsavcılığı’na gönderdiği kararında “kamu görevlilerinin faili olduğu yaşama hakkının ihlali, işkence ve kötü muamele suçlamalarında hiçbir durumda zaman aşımı uygulanamaz; söz konusu kişilerle ilgili af düzenlemesi yapılamaz” denildi.
Savcılıklar ve mahkemelerin de Çetin’in belirttiği görüş doğrultusunda karar vermeleri halinde sadece 12 Eylül dönemi değil, Cumhuriyet tarihi boyunca failleri kamu görevlileri olan işkence, öldürme ve kaybetme suçlarıyla ilgili soruşturmalar ve davalar açılabilecek. Buna göre 1 Mayıs 1977 Taksim olayı ile 12 Eylül 1980 öncesi yaşanan Maraş, Çorum ve Malatya katliamlarının yanı sıra Güneydoğu’daki yargısız infazlar gibi çok sayıda önemli olaya karışan hayattaki kamu görevlileri de yargılanabilecek.
Haber Dünya
Filistin Yarası Kanamaya Devam Ediyor
Gazze’den gelen haberler İsrail’in saldırılarını yoğunlaştırdığını gösteriyor. Birkaç gün içinde Filistin topraklarına 40 kadar roket ve havan mermisi düştüğü belirtildi.
Buna rağmen El-Cezire televizyonunun İsrail’in Gazze’ye yönelik son saldırısını son derece zayıf ve kısa haber şeklinde yansıtmasına tepki gösteren Hamas Sözcüsü Sami Ebu Zuhri,:“Siyonistlerin Gazze’ye saldırısı şiddetlenmesine, ölümlerin ve yıkımların devam etmesine rağmen bu haberlerin el-Cezire televizyonunda önceliğe sahip olmadığını görüyoruz. Gazze’ye yönelik saldırı haberleri kısa ve yeterli ayrıntıya yer verilmeden veriliyor” dedi.
Hamas’ın, 5 yıl rehin tuttuğu ve Ekim 2011’de binden fazla Filistinli mahkûm karşılığında serbest bıraktığı İsrail askeri Gilan Şalit’in babası, ülkesinin politikalarını sert biçimde eleştirerek, ‘Filistinli olsam ben de aynısını yapardım’ dedi. 5 yıl boyunca oğlunun serbest bırakılması için mücadele eden Noam Şalit, şimdi de mücadelesini İsrail hükümetinin politikalarına karşı veriyor.
Hangi Operasyonunun Haklı Bir Gerekçesi Var?
Nato, Afganistan’ın doğusunda düzenlediği saldırıda, yanlışlıkla(!) çocukları vurduğunu kabul etti. Kapisa vilayetinde düzenlenen hava destekli operasyonda 8 çocuk hayatını kaybetmişti. Çobanlık yapan çocukların, saldırı sırasında bir ateş etrafında ısınmaya çalıştığı belirtildi. Ülkedeki sivil ölümlerin sağlıklı bir verisi tutulamıyor. Geçen yıl 410 sivilin Afgan militanlar tarafından öldürüldüğü belirtiliyor. Birleşmiş Milletler’e göre geçen yıl öldürülen Afgan sivillerin toplamı 3000’i geçiyor. Ve en son olarak 16 Afgan köylüsü cinnet geçiren bir ABD askeri tarafından öldürülmüştü.
Kâfirden Dost Olmaz!
Avrupa Birliği’nin, bir taraftan Yunanistan’ı mâlî krizden kurtarmak için paket üzerine paket açarken bir taraftan da krizle boğuşan ülkeye 1 milyar Euro’luk silah sattığı ortaya çıktı.
AB’nin açıkladığı rakamlara göre; ilk sırada açık ara Fransa var. Onu, Atina’yı sürekli kemer sıkmaya davet eden Almanya-Hollanda ikilisi takip ediyor. Bu ülkeler sık sık, AB üyesi Yunanistan’ı, sorumsuz davranarak, kazandığından çok harcamakla tenkit ediyordu.
Yunanistan’a silah satışları daha önce de gündeme gelmiş ve eski Yunan Savunma Bakan Yardımcısı Panos Beglitis ise bunları reddetmişti. Ancak Beglitis’in Avrupa basınına yalanlama açıklamaları yaptığı günlerde eski Başbakan Yorgo Papandreu’nun ismi açıklanmayan bir danışmanı iddiaları doğrular nitelikte sözler sarf etmişti. İsmi açıklanmayan danışman: “Hiç kimse bize ya savaş gemimizi alırsınız ya da beş kuruş para vermeyiz demiyor tabi. Ancak eğer silahlarını alırsak mali yardım konusunda daha fazla yardımcı olacaklarını net bir şekilde hissettiriyorlar” demişti.
Bunun yanı sıra Uluslararası Finans Enstitüsü’nün gizli raporu AB ülkelerinin bu hırslarının kendi sonlarını hazırladığını da gösteriyor. Yunanistan’ın temerrüde düşerek iflası domino etkisi doğurabilir.
Allah İnancına Dayanmayan Medeniyetin İnsanına Hazırladığı Korkunç Son!
Japonya’da bir yıl önce yaşanan büyük deprem ve tsunami felaketi, ruhsal çöküntüyü de beraberinde getirdi. Japon hükümeti, deprem ve tsunami felaketi sonrası, ülkede ruh sağlığı bozulan insanlarının sayısının arttığını ve son hesaplamalara göre bir yılda en az 30 bin kişinin intihar ettiğini açıkladı. İntihar oranlarında yüzde 20’ye yakın artış yaşandığını belirten yetkililer, bu durumun deprem sonrası toplumda ortaya çıkan genel kaygı ortamına bağlanabileceğini belirtti.
Felaket kutsal saydıkları putlarının hiçbir güçlerinin olmadığına şahit olmaları, insanları dayanaksız bırakarak bir boşluğa yuvarladı. Dünyadan başka bir hayatın olmadığına inanmaları da sabretmeleri için bir sebep bırakmadı. Toplumunu, asıl kudret sahibi ve yardımcı olan Allah’tan uzaklaştırarak bu kadar dayanıksız hale getiren medeniyet, bedelini ağır ödüyor ve asıl dayanak olan Allah’a dönmedikçe daha da ağır bir şekilde ödemeye devam edecektir.
Yazıcıoğlu’nun Ölümünde Şok Eden Yeni İddia!
Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği şüpheli helikopter kazasının ardından bir iddia daha ortaya atıldı. Bu iddiada Muhsin Yazıcıoğlu’nu, Barnabas İncili’ne duyduğu ilginin ölüme götürmüş olabileceğini söyleniyor. Barnabas İncili, 1981 yılında köylüler tarafından Şırnak’ın Uludere İlçesi’ndeki bir mağarada bulundu. Sonra, Babat Aşireti’nin eline geçti. İlk iki sayfası da filolog Hamza Hocagil’e götürüldü. Kitabın ilk bölümünü tercüme eden Hamzagil dehşet içinde kaldı.
Sayfalar, Hazreti İsa’nın diliyle Aramice yazılmıştı: “Ben, Kıbrıslı Barnabius... Tespihe layık âlemlerin Rabbinden bir bütün olarak, Ruhu’l Kudüs’le Meşaha’ya vahyolunanı tıpkı İsa’dan duyduğun gibi sadakatle, 48 gök yılları sonunda, dördüncü nüsha olarak aynen yazıyorum.” Bu, Hazreti İsa’nın Vahiy Kâtibi olan Aziz Barnabas tarafından yazılan ve iki bin yıldır kayıp olan gerçek İncil’di. En önemlisi de içinde otantik İncil’in diğer üç nüshasının nerede olduğu belirtiliyor, Hz. Muhammed ve İslâm’ın geleceği müjdeleniyordu: “Bir peygamber gelecek ve O’na tâbi olanlar, dolgun başaklar gibi olacak!”
Hıristiyan Dünyası’nın bütün öğretilerini alt-üst edecek bir gelişme ortaya çıkmıştı!
İncil tam alınıp tercüme edilecekken, Jandarma’nın eline geçti.
Oradan da Genelkurmay’a gitti.
İddiaya göre Türkiye’de Barnabas İncili’ne ilgi duyan isimlerden biri de Muhsin Yazıcıoğlu’ydu. Önce ciddi bir çalışma içine girdi. Amerika’da araştırmalar yapan, konuyu çok iyi bilen ve Barnabas İncili hakkında kitap yazan bir isimle irtibata geçti.
Kendisinden ayrıntılı bilgi aldı.
Sonra da kararını verdi: “Ne pahasına olursa olsun, bu konuyu deşeceğim!” dedi. Hayatını kaybettiği helikopter kazasından 3 gün önce, 22 Mart 2009’da önceden tespit ettiği bazı isimlerle Ankara- Balgat’taki bir pastanede bir araya geldi. Bu isimlerden ilki Türkiye’nin yakından tanıdığı ünlü bir oyuncuydu. Bu konuda bir film çekmek istediğini ve gerekli her şeyi hazırladığını söyledi. 5 saat süren görüşmede Yazıcıoğlu: “Sadece filmle kalmayacağız. Bu konuda toplantılar ve uluslararası sempozyumlar düzenleyeceğiz. Dünyanın ilgisini bu noktaya çekmemiz lâzım” dedi ve üç gün sonra hayatını kaybetti. (Takvim)