Esmâ’ül Hüsnâ

El- Kahhar

Paylaş:

 

“İsyankârları kahreden, hiçbir şekilde mağlup edilemeyen, üstün gelinemeyen.”

“O, kulları üzerinde kahredici (daima galip ve üstün) olandır. O, işi sağlam yapan ve yaptığında bir hikmet bulunandır, her şeyden haberdardır.”1

Allah Azze ve Celle tertemiz bir fıtratla yarattığı insanın bir ömür boyu tertemiz bir hayat sürmesini, insanın kendisine verilen ruh ve beden emanetini en lâyık olduğu şekliyle Rabbinin huzuruna götürmesini istemiştir.

“Biz bir Peygamber göndermedikçe hiçbir topluma azap edecek de değiliz.”2

Sünnetullah hiçbir zaman elçi olmadan, Allah’ın öğretileri insanlara bildirilmeden azabın gelmesini kabul etmez. Çünkü Allah El-Kahhar’dır ama zalim değildir. Kullarına hiçbir sebep yokken zulmü reva görmez. Fakat insanların başına gelen musibetler ve zulümler ise insanların kendi yaptıkları kötülüklerden dolayıdır. Çünkü Kur’an-ı Kerim bu konuya binaen: “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın”3 buyuruyor. İnsan mükellef olduğu halde Allah’ın kendisine belirlemiş olduğu sınırı aşar, davanın ciddiyetini anlamazlıktan gelir, doğru yoldan sapar ve bozgunculuğu yeryüzünde yayarsa o zaman hem kendini, hem de toplumunu tehlikeye atmış olur. Çünkü bir milleti millet kılan, bir insanı insan kılan elbette ki inancıdır. Bu yüzden insanın dinsiz bir hayat sürmesi mümkün değildir. Çünkü kanun koyucu olmadan insan neye göre kendini sınırlandıracağını bilemez. O zaman haddi aşar, Allah’ın dünyasında ilahlık taslamaya, kanun koyucu, insanları emri altına almaya çalışan bir zorba olmaya başlar ki; o zaman da Allah buna müsaade etmez. Çünkü gerektiği zaman ve durumlarda ceza verilmediği takdirde otorite sarsılır. Her şeyin sahibi olan Allah’a ise otorite zayıflığı yakışmadığı için Allah ceza adına musibetler verir. Allah’ın gazabına uğramış olan toplumlara baktığımızda azap vakti geldiğinde, Allah’ın zalim –zorba günahkâr olanların tutundukları dalları bizzat kırdığını, onları şiddetli bir cezaya çarptırdığını görmekteyiz. Kur’an Nuh Aleyhisselam’ı inkâr edip zulmedenlerin suda boğularak cezalandırılacağını ve iman edenlerin kurtarılacağını haber vermiştir. “Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayanları da suda boğduk. Çünkü onlar kör bir kavimdi.”4 Yapılan arkeolojik araştırmalarda yerdeki su kaynaklarının şiddetli yağmurlarla birleşerek dev boyutlu bir taşkına neden olduğu saptanmıştır. Tufan koptuktan sonra ise; “denildi ki: ‘Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut.’ Su çekildi, iş bitiriliverdi, (gemi de) Cudi’de durdu ve zalimler topluluğuna da: ‘Uzak olsunlar’ denildi.”5

Yukarıda bahsedilen ayetlerde ortak özellik insanın başıboş bir hayatı seçmesi ve Allah’ı unutmuş olmasıdır. Bu anlatılanlar geçmiş milletlerin başına geldiği gibi ders almadığımız takdirde bizim de başımıza gelebilir.

Ve bir gün gelecek Allah Azze ve Celle, El- Kahhar sıfatı ile kendi dinini basite alanların, onun davasını alay konusu edinenlerin, çeşitli zulüm ve eziyetlere maruz kalanların, hakları gasp edilen kullarının intikamını alacaktır. Suçları sadece Müslüman olan Irak, Filistin, Bosna Hersek, Keşmir ve daha nice yerlerde namusu kirletilen, yetim ve öksüz bırakılan, açlığa terk edilen, sürgüne gönderilen ve içlerinde hiç utanma ve merhamet duygusu taşımayarak her türlü işkence yöntemini kendilerine zevk aracı gören bu insanlardan bir gün çok şiddetli hesap soracaktır.

Nitekim Allah insanlara dünyayı verip onları hem madden hem manen nimetlendirmeye güç yetiriyorsa, elbette hatalarından dolayı insanları kahretmeye de güç yetirendir. Cehennem Allah’ın Kahhar, Cebbar, (istediğini zorla yaptıran) ve Muntakim (intikam alıcı) gibi isimlerinin sonsuza dek tecelli ederek insana her yönden acı vermek için yaratılan özel bir yerdir.  Cehennem inkârcılara karşı öfke, nefret, hınç ve istekle dolu, yaratıldığı günden beri sabırsızlıkla, Allah’ı inkâr eden kâfirlerden intikam almayı beklemekte, hatta bundan dolayı çılgına dönmüş ve âdeta insana delicesine susamıştır.

“Ona: “Allah’tan kork!” denildiği zaman da kendisini onuru (gururu) günah işlemeye sevk eder. Cehennem de onun hakkından gelir. O ne kötü bir yataktır!”6

“O gün cehenneme ‘doldun mu?’ deriz. O da ‘daha var mı?’ der.”7

Sonuç olarak şunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir ki Allah Azze ve Celle mühlet verir ama ihmal etmez. Bugün bunların bir kısmı yaşatılıyorsa elbette devamı daha şiddetli yerde devam edecektir. Çünkü sonsuz zulüm sonsuz azabı gerektirir. Allah cümlemizi bu hallere düşmekten korusun ve gaflete dalanlardan eylemesin. (Âmin)

1.        En’am, 18

2.        İsra,15 

3.        Bakara, 195

4.        A’raf, 64

5.        Hud, 44

6.        Bakara, 206

7.        Kaf, 30