Başyazarımız Alparslan Kuytul Hocaefendi'nin haksız tutukluluğunun 1. Yılında düzenlediğimiz "SUSMAYACAĞIZ" ve "UNUTTURMAYACAĞIZ" konulu deneme ve şiir yarışmasında deneme türünde Selcan Arduç Hanımefendi birinci olmuştur. Yarışma kapsamında birinci olan denemeyi siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.
SUSMAYACAĞIZ & UNUTTURMAYACAĞIZ
Belli bir fikri benimseyen kimselerin en doğal hakkı inandığı fikri yaşantısına geçirmektir. Bu en temel özgürlüktür. Kalbinde inandığı fikir ve değerler varken aynı kalple o fikri yaşamayı başaramamışlardır. Çoğu insan bunu başarmaya çalışır. Tabi buna başarı denirse, böyle yaşantıya da yaşam denirse... İki kalpli bir hayat yaşayan hiçbir zaman var olmamıştır. Bir insanın kalbinde dünya sevgisi varken yaşantısında bunun aksine bir hayat olmamıştır. Ya da kalbinde ahirete gözünü diken bir istek varken yaşantısında dünyayı merkeze alan bir hayat olmamıştır. Tüm yaşamlar kalbinde belirli bir istek olan bir kalp ve kalbindeki isteği yansıtan bir yaşantıda birleşmiştir. Ve açıkçası kalbinde belirli bir istek olan kalp ve kalbindeki isteği yansıtan bir yaşantıda birleşen hayatları yaşayan insan sayısı maalesef çok azdır. Çoğu insan kalbi ve fikri arasındaki isteklerin çatışması arasında yaşam sürmeye devam etmektedir.
Öyle bir insan tanıdım ki kalbi, fikri ve hayatı arasındaki isteklerin uyumuyla hepimize önemli mesajlar vermektedir. O kişi, binlerce talebe yetiştiren Alparslan Kuytul Hocaefendi’dir...
Öyle bir yaşantısı var ki kalbinde dünyayı merkeze alan bir istek olmadığı gibi yaşantısında da bunu destekleyen bir hayatı vardır. Evindeki koltuklar, eşyalar, masalar, kitaplar bu zühd hayatına delildir.
Öyle bir yaşantısı var ki kalbinde dostlarına, arkadaşlarına vefayı merkeze alan bir istek varken yaşantısında da bunu destekleyen bir hayatı vardır. Vefat eden talebesini ziyaret ettiği mezarlar, haksız yere tutuklu bulunan talebelerini yalnız bırakmamak için kaldırdığı atkılar, yürüdüğü yollar, anlattığı derslere giderken kendisine eşlik eden motor, bu vefalı hayata delildir.
Öyle bir yaşantısı var ki kalbinde her vaktini verimli geçirmek adına beliren bir istek varken yaşantısında da bunu destekleyen bir hayatı vardır. Ders verdiği yerden geç ayrılmasına rağmen sabahın erken saatlerinde tekrar oraya geldiğine şahitlik eden vakıf binası, hasta da olsa derse gitmek için çıktığı merdivenler, gece geç saatlere kadar ders anlatırken sesinin yankılandığı kaldırımlar buna delildir.
Öyle bir yaşantısı var ki kalbinde en çok Allah'ı sevdiğini söylerken hayatında da en çok Allah'ı hesaba katarak yaptığı konuşmalar bu sevgiye delildir. Söyledikleri kendisini zindana atacağını bilse de konuştuğu satırlar, 390 gündür zindanda kendisine eşlik eden duvarlar, gökyüzü ve zindan avlusundaki kuşlar bu sevgiye delildir.
Kendisine yapılan haksızlıklara, atılan iftiralara, hatta yıllarca beraber vakit geçirdiği dostlarının yalnız bırakmalarına rağmen “Allah'ın Dünyasında Allah'ın Dediği Olmalı” diyerek davasını omuzlamaya, İslam'ın izzetini korumaya devam eden Alparslan Kuytul Hocaefendi...
Kendisi zindanda da olsa, konuşmadığı günlerin konuşmacısı olacak, kimsesiz bırakılan mikrofonlara ses olacak, eliyle düzeltemediği haksızlıkları en yüksek seda ile haykıracak yiğit talebeleri var. Alparslan Kuytul Hocaefendi'ye doğruları haykırmak düştü ise ve bu çağda biz de bu haykırmayı işittiysek bize de onun sesine ses olmak düşer. Aynı önceki dönemlerde zindana atılan âlimlerin yanında olan insanlar gibi...
“Cahillerin kalbi dudaklarında, alimlerin dudakları kalplerindedir.” demiş ilmin kapısı Hz. Ali... Kalbinin dudaklarından insanlığa seslenen Alparslan Hoca’ma selam, mücadeleye; susmamaya ve unutturmamaya devam!