Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyuruyor ki: “Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, hemen gel de öldür onu!’ diye haber verecektir...”1
Ahir zaman dediğimiz şu çağda, Efendimiz’in hadisi şerifinin tecellisine, bil-fiil şahitlik ediyoruz. Yahudi ve onun avanesi ile mücadelenin, Efendimiz’den sonraki en şiddetli dönemini yaşıyoruz. Evet, Yahudi ile mücadele bizimle başlamadı. Belki daha da eskilere gidip mevzuyu Hz. Musa’dan almak gerekir ama konuyu uzatmamak adına, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem döneminden kısaca bahsedip, günümüze getirmek en doğrusu. Medine döneminde anlaşmalı (Medine Vesikası) olduğumuz Yahudi kabileleri, Efendimiz’e ve içinde bulundukları İslam devletine defalarca hıyanet etmişlerdir. Yapılan anlaşmalara uymama veya kendi teklifleriyle oluşturulan sulhu dahi önce kendileri bozma, Yahudi tıynetinde var olan bir hastalıktır. Bizler, 21.yüzyılın çileli Müslümanları, 700 küsur ayette İsrailoğullarından bahseden Kur’an’ın teşhis ettiği ve adeta adını da koyduğu ‘Yahudilik’ hastalığına birebir şahitlik etmekteyiz. Bu hastalıklı milleti detaylı olarak anlatan Rabbimiz, nasıl mücadele edeceğimizi de detaylı olarak bildirmektedir. Yine Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem de bu mücadelenin nasıllığını pratik olarak aldığı kararlarla ortaya koymuştur. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Medine’deki Yahudi kabilelerini tüm entrikalarına, fitne faaliyetlerine rağmen mağlup etmiş ve teslim olmalarını sağlamıştır. (Ben-i Kaynuka- Ben-i Kurayza- Ben-i Nadir ve elbette Hayber Yahudileri…)
Evet, Müslümanların kadim ve azılı düşmanı olan Yahudi’yi alt etmenin yolu da, hemen her konuda olduğu gibi, elimizdeki en önemli iki kaynağın rehberliğine başvurmaktan geçiyor. Kur’an ve sünnet... Ümmet olarak Kur’an’a dört elle sarıldığımızda Yahudi’nin oyunu bozulacaktır. “Onlar bir tuzak hazırlar, Allah da bir tuzak hazırlar; Allah tuzak hazırlayanların en hayırlısıdır”2 ayetinin de bildirdiği gibi… Bu ayetlerle Kuran, ümmete kurulan tuzakları anlattığı gibi, bu tuzakların yerlerini ve mahiyetlerini göstererek, bu tuzakları alt etmenin yollarını da göstermektedir.
Kur’an-ı Kerim Yahudi’nin Müslümana düşmanlığının ve merhametsizliğinin derecesini ayetleriyle bildiriyor. “İnsanlar arasında inananlara, en şiddetli düşman olarak, Yahudiler ve Allaha eş koşanları bulursun…”3 buyuran Rabbimiz dün de bugün de geçerli olan evrensel ve çağlarüstü bir düşmanlığı çok açık bir dille bildiriyor. Yahudi, geçmişten bu yana Müslümanın BAŞDÜŞMANIDIR. Bu hakikatten yola çıkarak Yahudi’den dostluk ve merhamet beklemenin ne kadar beyhude olduğu anlaşılacaktır. Yahudi’ye hoşgörünüp veya Yahudi’yi hoşgörüp, kendi menfaatlerinin bekasını sağlamaya çalışanlar, hiç olmazsa böyle ayetlere bakıp, akıllarını başlarına almalıdırlar. Müslümanlar kimin dost kimin düşman olduğunu karıştırırlarsa, Yahudi vurmaya, biz de ölmeye devam ederiz.
Yahudi’nin Müslümanlar için en azılı düşman olduğunu anladıktan sonra, düşmanın gücünün ne boyutta olduğunu anlamak zorunluluğu da vardır. Yahudiler Efendimiz döneminde olduğu gibi maddi alanda çok güçlüler, sinsiler, çok yandaşları var… Şu anda her taşın altından bir Yahudi firması veya Yahudi yandaşı zihniyetler çıkmaktadır. Bir fıkra da anlatıldığı gibi… Bir Yahudi bir Müslümana: ‘Siz Müslümanlar her taşın altında bir Yahudi arıyorsunuz’ diyor. Müslüman cevabı yapıştırıyor: ‘Çünkü her taşın altından siz çıkıyorsunuz.’ Hakikaten de hemen her sektörün içinde var olan, siyasetten-ticarete, sanattan-edebiyata, silah sanayinden-tarım sektörüne her dalda oynayan Yahudiler, her alanda Yahudi olmayan toplumları kendilerinin kölesi durumuna getirmek için özel bir çaba sarf etmektedirler. Üstad Bediüzzaman iktisat risalesinde Yahudilerin ekonomide hırs, hile ve riba yöntemleriyle hareket ettiklerinden bahsetmektedir. Aslında Yahudilerdeki hırs ve hile, sadece iktisat alanında değil, her alanda kendini göstermektedir.
Rabbimiz Teâlâ bir ayetinde: “Kendilerine kitap verilenlerden birtakım kimseler, sizi saptırmak ister. Oysa onlar kendilerini saptırırlar da farkına varamazlar.”4 buyurur. İşte Yahudi’nin her işe elini atmasını sağlayan hırsı, hilesi ve Müslümanlara oynadığı oyunlar onu deşifre etmeye başlamıştır. Ümmet-i Muhammed artık eskisinden çok daha uyanık bir şekilde oynanan birçok oyunun içerisinde Yahudi ve onun yandaşlarının olduğunu sezebiliyor. Tüm bu entrikaları Müslümanlar hatta Müslüman olmayanlar dahi dile getirmeye başladı. Başta rivayet edilen hadisi şerifteki, dağın taşın ‘arkamda Yahudi var’ demesi gibi, dünya âlem ‘bu işte Yahudi parmağı var’ diye haykırıyor. Diğer taraftan da Yahudi’nin çoluk çocuk tanımadan yaptığı zulümler yaşanırken de Müslüman olan-olmayan herkes: ‘Yahudi zalim!’ diye haykırıyor. Bu zulümler her ne kadar çok acı olsa da, ciğerimizi yaksa da tüm dünyada bir uyanışa sebep olmaktadır. Filistin davası ve yaşanılan zulümler, İslam âlemini uyandırmakla beraber, tüm dünyada İslam’a karşı bir ilgi oluşturmaktadır. Bu insanların hepsi Müslüman olmuyor belki ama zulme karşı bir kamuoyu oluşuyor. Bir nev’i Arapların ‘Küfür devam eder ama zulüm devam etmez’ atasözü gerçekleşmeye başlıyor.
Yine Rabbimiz Teâlâ, Yahudilerden bahsettiği ayet-i kerimesinde: “Ey inananlar! Onların yüreklerine korku salan, Allah’tan çok sizlersiniz; çünkü onlar anlamayan bir topluluktur”5 buyurur. Bu ayetle düşmanımızın en zayıf noktası bize bildiriliyor ki o da: MÜSLÜMAN KORKUSU. YAHUDİ ÇOK KORKAKTIR. ÇOCUKTAN KORKAR; ÖLÜMDEN KORKAR; DÜNYA MENFAATLERİNİN GİTMESİNDEN KORKAR… Sadece dünyası olan Yahudi’nin kaybedeceği çok şey olduğundan dolayı çok korkak bir yapıya sahiptir. Yahudi’yi alt edecek olan Müslümanın ise en kuvvetli noktası, İMAN ve CESARETİ olmalıdır. Bu iki yönden güçlenen Müslümanlar, bırakın Yahudi’nin zulmünü önlemeyi dünyadaki bütün zulümleri önlemeyi başaracaklar ve dünyayı değiştireceklerdir. Şu bir gerçektir ki: Cesurlar korkakları yenecektir. Çünkü cesur olanlar ümit ederler, ümitsiz hiçbir insan cesur olamaz. Ümmet olarak ümitvârız ve bundan dolayı Yahudi ve onun yedi sülalesinden korkmuyoruz!
Evet, öyle büyük bir zulüm yaşanıyor ki ümmet olarak ciğerimiz yanıyor. Özellikle ümmetin geleceği olan çocuklara yapılan katliam, hepimizi derinden yaralıyor. Filistin’de bir ay içinde 450 kadar çocuk öldürüldü. Bununla beraber bu bir ay içerisinde Filistin’de doğan çocuk sayısı 4500. Rabbimiz onların katlettiği evlatlarımızın yerine, belki onlardan daha hayırlı, on katı, yeni bir nesil nasib ediyor. Bu durum, yaşanılan bu savaşta Yahudi’nin yenilmesi ve Müslümana da Allah’ın yardımı değil de nedir? Yine İsrail Filistin’e bir ay içinde 3 bin ton bomba attı. Bu saldırıların sonucunda 1900 Müslüman (kadın-çocuk dâhil) şehit edildi. Şayet bu kadar bomba İsrail’e atılsaydı şuan İsrail’den bahsetmiyor olurduk. Bu muhafaza, Allah’ın yardımı değil de nedir? Allah Azze ve Celle’nin görünmez yardımlarını ve desteğini görelim. Görelim de O’na olan imanımızı ve itimadımızı kuvvetlendirelim. Allah’ın yardımı bizimledir. Allah bizimle beraberse Amerika-Avrupa, Yahudi-Hıristiyan, Dünya âlem bize karşı olmuş ne önemi var. Gayretimiz, ihlasımız, imanımız, sabrımız, dualarımız ve bir de arkamızda Rabbimiz ve O’nun görünmez orduları olduktan sonra, Yahudi ve avanesi kaybetmeye mahkûmdur.
1- Müslim: Fiten
2- Ali İmran: 54
3- Maide: 82
4- Ali İmran: 69
5- Haşr: 13